31 Ağustos 2009

'Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği alarm veriyor'

Denizli Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Ali Uzakgider, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde, acil tedbir alınması gereken olumsuz gelişmelerin yaşandığını söyleyerek, ilgileri uyardı.
Denizli Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Ali Uzakgider, acil tedbir alınması gereken olumsuz gelişmelerin yaşandığı, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin alarm verdiğini söyledi. Kasapların son günlerde, kesmek için koyun ve keçi bulmakta güçlük çektiklerini belirten Uzakgider, ayrıca et fiyatlarının aniden aşırı yükselmesinin, üretici açısından iyi gibi görünse de ülke hayvancılığının geleceği için olumsuz bir işaret olduğunu ifade etti.

‘Koyun keçi varlığı kan kaybediyor’
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin, bazı sektörlerin epey gerisinde kaldığını hatırlatan Uzakgider, “Türkiye’de hayvansal üretimin bugünkü düzeyi ülkemiz nüfusunu arzulanan seviyede beslemek için yeterli olmadığı gibi, Türkiye’nin üretim potansiyeline göre de doldukça düşüktür. Türk toplumunun kıtlık ve yokluk yıllarında varlığını idame ettirmede çok önemli roller oynayan koyun ve keçi varlığı bugün aşırı derecede kan kaybetmektedir” diye konuştu.

‘Hayvan varlığımız eriyor’
Uzakgider, “Ülkemizde 1980li yılların başında 50 milyona ulaşan koyun varlığı bugünlerde 23 milyonun altına, keçi varlığı da 16 milyondan 6 milyona kadar düşmüştür. Ülkemizin nüfus artışına göre ters orantılı olarak küçükbaş hayvan varlığımız erimektedir. Hayvansal protein kaynaklarımızdan sığır varlığı da 15 milyonlardan 11 milyona düşmüştür. Ancak kültür ırkı sığırlar sayesinde büyük baş yetiştiriciliğinde hayvansal üretim kendini koruyabilmektedir” dedi.

‘Birçok faktör etkili’
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin, Türkiye’nin olmazsa olmazlarından olduğuna dikkat çeken Uzakgider, bunun gerilemesinde birçok faktörün etkiliği olduğunu söyledi. Uzakgider, “Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda koyunculukta düşük verimli, fakat hastalıklara dayanıklı ve dirençli yerli ırklarla, yüksek verimli merinos koçlar arasında ıslah çalışmaları yapılmıştır. Fedakârca yapılan suni tohumlama çalışmalarıyla oldukça iyi sonuçlar alınmış fakat zamanla bu çalışmalar ihmal edilmiştir. Bugün gelinen noktada mevcut koyunlarımız düşük verimlidir. Ülkemizde kötü gidişin başlangıcı 1950’li yıllarda makineleşme ile birlikte birçok mera, orman kenarı ve orman içleri, yar yamaç sürülerek tarla açılmıştır. Var olan ve hayvancılık için büyük önem arz eden 49 milyon hektarlık meralar 12 milyon hektara düşürülmüştür. Mevcut meralar da aşırı otlatma, bakımsızlık, erozyon gibi faktörlerle verimsiz hale gelmiştir.
Diğer taraftan yurt dışından ithal edilen yapağı ve suni elyaf yerli yapağının fiyatını düşürmüştür. Koyun etinin fazlaca yağ içerdiği, insan sağlığına zararlı olduğu ve keçi etinin de sindirime olumsuz etki yaptığı iddiaları tüketimi etkilemiştir. Kalite olarak diğer sütlere göre çok üstün özellikleri olan koyun, keçi sütünün ve ürünlerinin az olması, diğer süt ve ürünlerine göre pahalı olmasından pazar sıkıntısının çekilmesi küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine olumsuz etki yapan faktörlerdendir” dedi.

‘Terör olumsuz etkiledi’
Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’nde yaşanan terör olaylarının da Türkiye’de küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini gerilettiğini belirten Uzakgider, “Ayrıca orman teşkilatının koyun ve keçinin ormanlık bölgelere girişini yasaklaması ve mevzuattan kaynaklanan ağır cezai müeyyideler uygulanması her türlü olumsuzluk içinde üretmeye çalışan ve var olma mücadelesi veren çobanları pes ettirmiştir. Çok büyük bir potansiyele sahip ülkemizde bu konuda milli bir politika oluşturulmalıdır. Koyun ve keçi yetiştiriciliğinde öncelikle büyük baş hayvancılıkta olduğu gibi derhal bir kayıt sistemi oluşturulmalıdır. Aynı zamanda yerli ırkların yüksek verimli ırklarla suni tohumlama yoluyla melezleme ve ıslah çalışmaları başlatılmalıdır” dedi.

Çözüm yolları da sundu
Koyun sütünün, derisinin ve yapağısının pazarlanması konusunda tedbirler alınması gerektiğini dile getiren Uzakgider, çözüm yollarını da sıraladı. Uzakgider, “Son hayvancılık kararnamesinde çıkarılan koyun ve keçi sütüne destek, olumlu bir adım olmakla birlikte bu miktar yükseltilmelidir. Çobanların sigorta primlerinin tamamının veya yarısının devlet tarafından yatırılması özendirici olacaktır. Geniş, verimli mera ve yaylakların bulunduğu, terör yüzünden terk edilen Doğu ve Güneydoğu yaylaları, köye dönüş kapsamında yeniden koyunculuğa kavuşturulmalıdır. Ormanlık alanlar yeniden düzenlenerek koyun ve keçinin zarar veremeyeceği bölgeler tespit edilerek yüzyıllardır ekolojik dengeyi oluşturan koyun ve keçiler için otlatma alanları kazandırılmalıdır. Aciliyet durumuna göre belirtilen tedbirlerin alınması ülkemiz menfaatine olacaktır. Aksi takdirde ülke olarak hayvansal protein ihtiyacımızın karşılanmasında güçlük yaşanacağı gibi, kesilecek kurbanlık bulmada da sıkıntı yaşayabiliriz” dedi.

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali