07 Eylül 2009

Müslüman Olma Hikayeleri

ESKİ RAHİP YENİ MÜSLÜMAN
Rus rahip Müslüman olduktan sonra televizyondan tebliğle Rusları da İslamiyet'le tanıştırmayı hedefliyor.1956 yılında SSCB'nin başkenti Moskova'da doğan Rus asılı Ali Polosin dönemin baskılarına rağmen dini konuları incelemeye başladı. Polosin'in dinden anladığı ise sadece Ortodoks Hristiyanlığıydı. Polosin, 1978 yılında Moskova Devlet Üniversitesi (MGU) Felsefe fakültesinden mezun oldu. Ama artan ruhi bunalımlarına cevap bulmak için Moskova Ruhban Okulu'na (seminarya) gitti, 1983 yılında ise bu okuldan da mezun oldu.

Polosin 83'ten sonra yıldan sonra Rus Ortodoks Kilisesinde rahiplik yapmaya başladı. Polosin Rusya "rahiplik" kadrosunu ise 1991 yılında aldı. 1993'de Rusya Dışişleri Bakanlığına bağlı Diplomasi Akademisinde "1971-1991 yılları arasında Rus Ortodoks Kilisesi ve devlet. Milletlerarası hukuk ve siyasi yönleri" isimi doktora tezini verdi.

Polosin, SSCB'nin son yılı ve doktora savunmasına kadar milletvekilliği de yaparken, Rusya Sovyeti'nin (meclis) vicdan hürriyeti biriminin başkanlığında bulundu, "İnanç ve ibadet hürriyeti" yasasını hazırladı. 1999'a kadar 'Hristiyan Teşkilatları Birliği'nin reisliğini de sürdüren Polosin, 43 yaşında Müslüman olduğunu ilan etti ve Rus Ortadoks Kilisesi'nden ayrıldı.

Rusya'da Müslüman olduğunu ilan etme cesaretini gösteren ilk Ortodoks rahibi bir zamanlar Vyaçeslav Sergeyeviç Polosin olarak bilinen daha sonra ise Ali ismini alan Ali Polosindi. Polosin'in Müslüman olması birçok insanın dikkatini çekti. Son on yıl içerisinde İslamla ilgilenen ve Rusça bilen herkes Ali Polosin'in yazılarını okuyor. Özellikle de Rusça eğitim almış eski Sovyet ülkeleri halklarının aydınları Polosin'in yazdıklarını okuyarak İslam ile tanıştı.

Sonradan Müslüman olan başka bir Hıristiyan rahip Sohin de Polosin'in eserlerinden faydalandığını ve Ortadoksluğu terketme sebeplerinin başında, bu yazılar olduğunu ifade ediyor.

Ali Polosin'in Müslüman olma hikayesi ise kendi dilinden şöyle: "Dini inançları olmayan bir ailede büyüdüm. Okulda ve evde kimsenin gündeminde din olmadığı için bana ateist düşünceleri anlatan da olmadı. Çocukluktan beri hep gözükmeyen Allah'a inanıyor, onun her zaman bana yardım edebileceğini düşünüyordum. Hakîkat arayışları beni MGU'nun Felsefe Fakültesi'ne götürdü. Yetmişli yıllar Moskova'sında komünist ideolojisine, Ortodoksluk dışında alternatif olmadığı için Ortodoks mabedine gittim. O zaman 19 yaşında idim. Ruhban okuluna girmek istedim. İlk iki çabam başarısız oldu. Okulun rektörü, devletin bana engel olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. O zaman çalışmak zorunda idim, ancak bekçi olarak dahi işe almıyorlardı. Ancak üçüncü çabamdan sonra beni okula aldılar ve nihayetinde eğitimimi tamamlayarak rahip oldum. Moskova'da hizmet etmem yasaklandığı için Orta Asya'ya gittim. Henüz orada kişisel inanç ile toplumsal gereksinimleri yerine getirilen inancın farklılık teşkil ettiğine karar verdim. İnsanlara karşı dini ayinleri gerçekleştirmemi toplum karşısındaki borcum olarak görüyordum. Orta Asya'da hayatımda ilk defam İslam ve Müslümanlarla tanıştım. Bir gün yanıma Tacik bir genç geldi. Halk arasında onun şeyh olduğunu ancak bunu saklamak zorunda kaldığı söylentileri dolaşıyordu. Tacik genç benimle konuştuktan sonra gözlerime baktı ve benim birgün Müslüman olacağımı söyledi. Sözleri garip gözükse de içimde bir sıcaklık duydum. Yıllar sonra Moskova'da üst düzey görevlerde bulunduğum sırada kendimi sorgulamak kararına geldim. Kilise tarihini, rahiplik tarihini öğrenmeye başladım. Zamanla Hıristiyan Kilisesinin insanlarla Allah arasındaki bağı kuramadığını tespit ettim. Okuduğum kutsal kitabın ilâhî mesajı gerçekleşmemişti. Aslında Kutsal Kitabın bizi tevhîde davet ettiğini de gördüm. Kuran-ı Kerîm'i okumaya başladım ve hakîkati onda buldum. Hem Allah'ın birliği hem de peygamberliğin Kuran'da anlattığı şekliyle doğru olduğunu kabul ettim. Şöyle bir sonuca ulaştım ki İsa (a.s)'ın müjdelediği son Peygamber Muhammed'dir.

İncil'de İsa (a.s) öğrencilerine şöyle demekteydi: 'Size bir şey daha söyleyeyim: siz şu anda bu söylediklerimi tam olarak anlamayabilirsiniz. Ancak 'Hakîkatin Rûhu' geldiği zaman size hakîkate götürecek. Hakikat kendi nefsinden konuşmayacak, sadece duyduklarını söyleyecek.'

Bu gerçek Peygamberlik mesajıydı. Kuran'ın Prohova çevirisini okuduğum zaman şu ibare dikkatimi çekti: 'Git ve insanlara söyle'. Burada insanin kişisel tercihi bulunmuyor, kendi içerisinde bir tutarlılık mevcut, önceki peygamberler Musa, İsa ve diğerlerinin söylediklerine ters değil, gerçek bir tevhid var ve insanın normal yol ile asla öğrenemeyeceği bilgiler barındırıyor. Tüm bunları gözönüne aldığım zaman Hz. İsa'nın söylediği hakîkate götürecek insanın Hz. Muhammed olduğuna emin oldum. Hanımımla beraber 1999 yılının Mayıs ayında kelime-i şehâdet getirdik ve Müslüman olduk".

Ali Polosin 1999 yılından sonra ulusal kanal RTR'in İslam programlarına katıldı. Şu anda "Refah" adlı politik toplumsal hareketin eşbaşkanlığını yapıyor. "Refah" isimli gazetenin genel yayın yönetmeni ve müftü Ravil Gaynutdin'in danışmanlığını da yürütüyor.

http://www.adanahaber.com/haberdetay.asp?haberid=6344

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

İslamsız 28 yılım boşa geçmiş

"İslâm'sız 28 yılım boşa geçmiş" diyen ve Müslüman olduktan sonra Sahra ismini alan Ailesinin tek çocuğu olan Mihaela‚ Romanya'da eğitimini tamamladıktan sonra 22 yaşında İstanbul'a yerleşti.

Kemal Gümüş'ün Röportajı

İşinde başarılı olabilmek için İngilizce‚ Fransızca‚ İtalyanca‚ İspanyolca‚ Rusça ve Türkçe'yle beraber tam altı yabancı dil öğrendi ve işinde başarılı oldu‚ ama mutlu olamadı. Yıllarca aradığı mutluluğu İslâm'da bulduğunu söyleyen Mihaela Maria Stre‚ Ramazan ayından birkaç gün önce kelime-i şahadet getirerek İslâm'la şereflendi.

Altı yıl önce İstanbul'a gelerek bir firmanın İthalat sorumlusu olarak işe başlayan Mihaela Maria Stre‚ işinde ilerlemek ve daha başarılı olmak için tam 6 yabancı dili öğrenerek büyük bir başarıya imza attı. İşinde gayet başarılı olan ancak manevi olarak kendini boşlukta hisseden Mihaela Hıristiyan olmasına ve dinine bağlı olmasına rağmen bir türlü aradığı huzuru bulamadı taki İslâm'la şereflenene kadar.

Ramazan ayından birkaç gün önce İslâm'la şereflenerek Müslüman olan Mihaela Sahra ismini aldı. İlginç ve ibret dolu bir 28 yıldan sonra Rabbiyle tanışmanın mutluluğunu yaşayan Sahra Hanım‚ "Yeniden doğmuş gibiyim çocuklar gibi seviniyorum" diyor.

İşte Mihaela Maria Stre'nin yeni adıyla Sahra Hanımın ibret dolu yaşam öykü ve İslâm'la tanışma serüveni...

İslâm'la tanışmadan önceki hayatınızdan başlayalım. Daha doğrusu kısaca sizi tanıyalım?

İşimde daha başarılı olmak ve ilerlemek için İngilizce‚ Fransızca‚ İtalyanca‚ İspanyolca‚ Rusça ve Türkçe öğrendim. Allah'a şükür gayet başarılı oldum da. Daha dört yaşındayken ailem beni hiç tanımadığım bir aileye evlatlık veriyor. Evlatlık verildiğimi ancak 14 yaşında öğrendim. Evde bir kâğıtta evlatlık verilmem ile ilgili bir belge buldum. O gün şok olmuştum. Ancak evlatlık verildiğim ailenin tek çocuğuydum ve onları çok seviyordum. Gerçek ailemi de çok merak ediyordum ve onları 2 yıl sonra bulabildim.

Ne gerçek aileme neden beni verdiniz ne de evlatlık alan aileme neden beni aldınız veya bunca yıl sakladınız diyebildim. İnsanları kırmayı hiç sevmiyorum ve kimseyi kolay kolay kıramıyorum. Biz 3 kız bir erkek dört kardeşiz. İkinci ailemin ise tek çocuğuyum. Sonuçta iki ailemle de görüşüyorum. Romanya'da eğitimimi tamamladıktan sonra yani 22 yaşımda İstanbul'a geldim.

6 yıldan beri Mercan'da bir firmada İthalat sorumlusu olarak çalışıyorum. İngilizce‚ Fransızca‚ İtalyanca‚ İspanyolca‚ Rusça ve Türkçe biliyorum. Ramazan ayından birkaç gün önce de Allah'a inanarak bütün kalbimle Müslüman olmaya karar verdim. Daha düne kadar adım Mihaela Maria Stre idi ancak Allah'a şükür bugün Sahra oldum.

Nasıl oldu. Sizi Hıristiyanlığı bırakıp İslâm'a iten neydi? 28 yıl Hıristiyan olarak yaşadıktan sonra nasıl oldu bir anda inancınızı değiştirebildiniz?

En başta şunu belirtmeliyim‚ ben Hıristiyanken gözüm kapalı değildi ve önyargılı değildim. Yani sırf insanlar Müslümandır diye onlara kin veya nefretle bakmadım ve onları sırf Müslüman oldukları için yadırgamadım bu da İslâm'la aramda sürekli bir açık kapı olarak kaldı. Sağ olsunlar çalıştığım işyerindeki insanlar olsun patronum olsun çok dindar insanlar onların yaşam biçimi‚ bir birlerine olan saygı ve sevgileri dürüstlükleri ve her şeyden önce ibadetlerine olan düşkünlükleri beni İslam'ı öğrenmeye teşvik etti.

NAMAZ İBADETİ BENİ ETKİLEDİ

Hele namaz ibadeti müthiş bir şey‚ yani patronlarım olsun diğer arkadaşların namaza olan bağlılıkları beni çok etkiledi. Namaz vakti geldiğinde çalışanların ne iş olursa olsun kesinlikle bırakması ve namaz kılmasıydı. Misafir olsa bile önce namaz kılarlardı. Sonra camileri gezmeye başladım‚ camilerin insanlarda bıraktığı etkileri gördüm. Bazen bana Hıristiyanlıkla ilgili soru sorarlardı ben de onlara sorardım ancak onların sorularına Hıristiyanlıkta cevap bulamıyordum. Dinimi savunma gereği duyuyordum ama savunacak delil bulamıyordum. Cevap bulamayınca da çok sinirleniyordum.

BENİM İÇİN ARTIK HEM HZ. İSA HEM DE HZ. MUHAMMED VAR

Daha sonra İslâm'la tanışma süreciniz nasıl gelişti?

Hıristiyanlıkla ilgili şüphelerim gün geçtikçe arttı ve İslâm'ı daha çok araştırmaya başladım. Allaha şükür bütün kalbimle Müslüman olmaya karar verdim. İslâm'da kardeşliğin çok önemli olduğunu gördüm. İnsanlar daha samimi ve birbirlerine sahip çıkıyorlar. Birbirlerini koruyorlar. Ancak bizde böyle bir kültür yok. Burada insanlar dinin önemini biliyor ve ona göre yaşamaya çalışıyor.

Ama bizde din kimsenin umurunda değil. Her şeyden önce şunu iyi biliyorum. İncil'de Hazreti Muhammed ile ilgili bir şey yazmıyor. Ancak orijinalinde vardı. Ve o zaman sadece Hazreti İsa vardı benim için ancak şimdi Hem Hazreti Muhammed'e inanıyorum hem de Hz İsa'ya çünkü İslâm bütün peygamberlere sahip çıkıyor. Kur'an'ı okuduğunuzda bunu görürsünüz. Kur'an'ı okuyup tda etkilenmemek mümkün değil. Şimdi çok mutluyum. Sevinçten çok ağladım.

Müslüman olduktan sonra ne tepkiler aldınız?

İş arkadaşlarım çok sevindi. Patronum çok sevindi kelime-i şahadet getirirken ağlaması beni çok etkiledi. Çevremde bu kadar sevinç ve mutlu bir tablo olacağını beklemiyordum. Herkes çok sevindi. Anneme‚ babama da söyledim. Annemden aldığım tepki beni çok mutlu etti. Kararımı mesajla gönderdim ve "Anne ben bir karar verdim İslâm dinine giriyorum. Ne düşündüğünü bilmiyorum ama yarından itibaren ismim Sahra olacak" dedim. O da bana "Tamam Sahra'cığım doğru kararı verdiğinden eminim. Allah hep seninle olsun" dedi. Babama da söyledim. Babam kiliseye biraz bağlı‚ o üzüldü ancak yine de 'sen bilirsin' diyerek beni üzmedi.

30 SENEM BOŞA GEÇTİ

Yeni bir hayata başlıyorsunuz şu an kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Şimdi benim için yepyeni bir sayfa başladı. Ancak İslâm'ı daha çok araştırıp yaşamaya çalışacağım inşallah. Burada insanlar Müslüman olarak doğruyor. Böyle doğdukları için çok şanslılar. Ancak bunun önemini bilmeyen çok insan var. Yani benim 30 senem boşa geçti.

Ama İslâm'da bir insan Müslüman olduktan sonra önceki günahları silinir biliyorsunuz di mi?

Tek tesellim de bu zaten‚ Yoksa 30 sene Allah'tan uzak yaşamak ve boşa geçen bir ömür..
"Bugün yoğunuz‚ şimdi GİT YARIN GEL MÜSLÜMAN OLURSUN" Müslüman olmaya karar verdikten sonra Fatih Müftülüğüne gittiğini anlatan Sahra Hanım müftülükteki görevlilerin ilgisizliği karşısında büyük üzüntü yaşadığını söyledi.

Bir insanın hidayetine aracı olmak bir Müslüman için bulunmaz bir nimet ve lütuf olmasına rağmen görevlilerin nasıl bir mantıkla Müslüman olmaya gelen bir insanı geri çevirdiği ise merak ediliyor. İşte Sahra Hanımın ağzından o üzücü olay: "Ramazan'dan önce Müslüman olmaya karar verdim. Ve bunu iş arkadaşlarıma söyledim herkes çok sevindi beni tebrik ettiler.

Sonra Fatih Müftülüğüne gittik. Ancak müftü yoktu ve görevliler bana çok tuhaf bir cevap verdi. 'Bugün çok yoğunuz sen git yarın gel Müslüman ol' dediler. Bu cevap beni çok şaşırttı. Çok üzüldüm ancak patronuma durumu ilettim hemen onları aradı; birkaç kişi daha aradı ve tepkiler üzerine akşama doğru ancak işlemlerimi yapabildiler. Fatih Müftüsü akşam üzeri geldikten sonra benimle çok ilgilendi‚ Müslüman olmamdan çok mutlu olduğunu ifade etti..."
Şu an Ramazan ayındayız sizin için bu ilk Ramazan ayı ve ilk oruç...

Hayır‚ bu ilk değil‚ ben 4 yıl boyunca Müslüman olmadığım halde oruç tuttum. Neden tutuğumu bilemiyorum ama içimden gelerek tuttum. İlk sene oruç tutmama neden olan şey iş arkadaşlarıma saygımdandı. Yani onlar oruçluyken onların yanında bir şeyler yiyip içmek içime sinmezdi ve saygısızlık olarak geldi bana.

Gerçi yeseydim de bana kimse müdahale etmezdi saygı duyarlardı ancak onları kırmak ve üzmek istemedim. O yüzden ben de onlarla beraber oruç tuttum ve bu tam 4 yıl böyle sürdü. Ancak bu sene çok heyecanlıyım şimdi inanarak ve daha çok isteyerek oruç tutuyorum. İnanarak bir şeyi yapmak çok farklı bir duygu çok mutluyum.

Etiketler: mihaela maria stre sahra müslüman romanya

http://www.basaksehirrehberi.com/yasam/detail.asp?id=4215

-----------------------------------------------------------------------------

Guantanamo gardiyanı Müslüman oldu

Terry Holdbrooks

Terry Holdbrooks

Alkolik gardiyan, sıkıntıdan Müslüman tutuklularla konuştu ve sonunda Müslüman olmaya karar verdi.

Amerikan Guantanamo askeri hapishanesinde Müslüman tutukluların gardiyanı olan Terry Holdbrooks, gördükleri karşısında Müslüman olmaya karar verdi.

Amerikan ordusu uzmanı Terry Holdbrooks, 6 ay Guantanamo'da gardiyan olarak görev yaptı. Newsweek'in bildirdiğine göre Holdbrooks, Faslı "General" lakablı 590 numaralı tutuklu ile konuştuktan sonra hayata bakışı değişti.

Holdrooks, 2004'te 463. Askeri Polis Birliği'nde görev yaptı. Tutukluları sorgulamalara götürdü, hücre koridorlarında bir aşağı bir yukarı yürüyerek tutukluların birbirlerine notlar vermediklerinden emin oldu. Ancak gece vardiyaları daha az yoğundu. Yerleri paspas etmekten başka işi yoktu. Gecelerin çoğunu bağdaş kurup oturmakla ve hücre parmaklarından tutuklularla konuşarak geçirmeye başladı.


Gerçek adı Ahmed Erraşidi olan General ile güçlü bir arkadaşlık geliştirdi. Gece konuşmaları, Holdbrooks'u hapishanenin durumu hakkında daha şüpheci olmasına yol açtı ve kendi hayatı hakkında ciddi ciddi düşünmeye başlamasına sebep oldu. Bir süre sonra Holdrooks Arapça ve İslam kitapları siparişleri verdi. 2004'ün başlarında bir konuşmalarında konu kelime-i şehadet'e geldi. Holdrooks, demir parmaklıklardan bir kalem ve bir indeks kartı uzatarak Erraşidi'den kelime-i şehadeti İngilizce olarak yazmasını ve İngilizce harflerle Arapçasını yazmasını istedi. Sonra Guantanamo Camp Delta'nın koridorunda karta yazılanı sesli olarak okudu ve Müslüman oldu.


Holdbrooks, 2005'te ordudan ayrıldı. Son haftalarda medyada Guantanamo anılarının çok sık yer alması ardından eski bir gardiyan ile birlikte Newsweek'e konuştu. 11 Eylül saldırılarının intikamını almak isteyen asker, doktor ve sorgu memurlarının tutukluları aşağıladıklarını, sadistçe davrandıklarını belirttiler.


Gardiyanlar ve tutuklular arasında bazen sohbetlerin de olduğunu açıklayan Erraşidi, 5 yıl tutuklu kaldıktan sonra gittiği Fas'tan Newsweek'e emaille gönderdiği mektubunda, "Tutuklular kendilerine saygı gösteren gardiyanlarla sohbetler yaptılar. Her şeyden konuştuk. Normal şeyler. Ortak konulardan bahsettik." dedi.


Holdrooks'un Müslüman olması gardiyanlar arasında bir istisnayı oluşturuyor ve ABD'de akademik çalışmalara konu oldu. Çünkü normal hapishanelerde mahkumlar ve gardiyanlar birbirlerinden nefret ederler, düşmanlık beslerler.


Holdbrooks Phoenix'te zor şartlar altında büyüdü. Anne ve babası esrarkeşti. 2002'de orduya katılmadan önce alkolikti.


Arkadaşlarının söylediklerine göre, Holdbrooks, anne ve babası gibi esrarkeş olmamak için orduya katıldı. Huzur arıyordu. Evden ilk ayrılışında, sadece 8 günde tanıdığı bir kadınla evlendi. Dini inanışı az olduğundan, Guantanamo'daki tutukluların dine bağlılıklarını görerek şaşırdı.


Holdbrooks, "Amerikalıların çoğu Tanrıyı bıraktı. ancak (Guantanamo hapishanesinde) burada bile ibadetlerini bırakmıyorlardı." dedi.


Erraşidi'nin tutuklanması Holdbrooks'a şaşırtıcı geldi. Faslı tutuklu İngiltere'de yaklaşık 18 yıl şef (aşçı) olarak çalışmış ve akıcı İngilizce konuşuyor. Eylül 2001 sonlarında bir işle oğlunun ameliyat parasını ödeyebilmek için Pakistan'a gitmiş. Afganistan'a geçtiğinde, Kuzey İttifakı tarafından yakalanıp Amerikan askerlerine 5 bin dolara satılmış. Guantanamo'da Erraşidi, El Kaide eğitim kampına katılmakla suçlanıyor. Ancak 2007'de London Times gazetesinin bir araştırma haberi, serbest bırakılmasına yardımcı oluyor.


Guantanamo hapishanesinde, Erraşidi ön plana çıkıyor. Newsweek'e yazdığı mektubunda, "İngilizce konuşabildiğimden, hep askerlerin gözü önünde idim. Guantanamo'daki bir Amerikalı albay, General lakabını taktı ve işbirliği yapmamam halinde generallerin incineceğini söyledi." dedi. Erraşidi, Amerikalılarla işbirliği teklifini kabul etmediği için 23 gün işkence görmüş. Uykusuzluk, çok soğukta bırakma, zor pozisyonlarda kelepçelenmek işkencelerden bazıları.


Erraşidi, "Hep askerlerin illegal iş yaptıklarını düşündüm ve sessiz kalmaya niyetim yoktu. Faslı tutuklu, tutukluluğunun beş yılından dördünü cezalandırma bloğunda geçirmiş. Burada tutuklular havalandırma, kütüphane ve seccade gibi imkanlardan mahrum bırakılmış.

 

Şu anda 25 yaşında olan Holdbrooks, içkiyi 3 ay önce bıraktı. Phoenix Üniversitesi yakınlarındaki Tempe İslam Merkezi'nde düzenli beş vakit namazını kılmaya başladı.

http://www.islamilmihali.net/dini/musluman-olanlar/291-guantanamoda-terry-holdbrooks.html

--------------------------------------------------------------
Meryem'in müthiş hidayet öyküsü

Hıristiyanken İslâm'ı seçerek Müslüman oldu. Eziyet gördü, horlandı, hep dövüldü ama yılmadı. İşte İslâm'la şereflenen Lavinia Maria Kojekaru'nun müthiş hidayet öyküsü...

Romanya'da yaşayan Gülcan Sadullah, Meryem Hanım Müslüman olduktan sonra sık sık onu ziyarete geliyor. Türk asıllı Romanya vatandaşı Gülcan Sadullah, Meryem Hanımla tanıştıktan sonra onu ziyarete geldiğini söyledi. Müslüman olduktan sonra Cengiz Kandilci ile evlenen Meryem Hanım, ibretlerle dolu hidayet öyküsünü Vakit gazetesinden Kemal Gümüş'e anlattı.

Meryem Kandilci: "Her akşam eve giderken mutlaka yedek bir başörtüsü alırdım. Çünkü içeri girer girmez annem başımdaki örtüyü alır parçalardı, ben de yedeği yastığın altına saklar, sabah işe giderken merdivenlerde takardım." "Türkiye'de, halkı hemen hemen tamamen Müslüman olan bir ülkede, başörtülü Müslüman kızların kamu kurumlarından mahrum bırakıldığını öğrendiğimde inanamamıştım. Olacak şey değil, herkes Müslüman, hatta Allah'ın emri olan başörtüsünü yasaklayanlar bile 'Müslümanım..' diyorlar."



Lavinia Maria Kojekaru, bundan 6 yıl önce bir aylık tatil için Türkiye'ye geldi. Liseyi henüz bitirmiş koyu bir Ortodoks Hıristiyan ailenin tek çocuğu olan Lavinia Maria, lise yıllarında çelişkilerle dolu inancını sorgulamaya başladı. Okulda hocalarına kilisede papazlara sürekli sorular soran; ancak aradığı cevabı bir türlü alamayan Lavinia'nın ısrarlı soruları üzerine Papazın bir gün "Kızım senin aradıkların İslâm'da var" demesiyle hayatı da yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Uzun bir arayıştan sonra aradığını bulup Müslüman olan Maria'nın çilesi de bundan sonra başlıyor. Annesi tarafından günlerce dövülüyor, her gün başındaki örtü yırtılıyor, üniversite okumak istiyor, engelleniyor... İşte Müslüman olduktan sonra ismini Meryem olarak değiştiren ve bir Türk ile evlenen Meryem Kandilci'nin müthiş hidayet öyküsü...

İslâm'la tanışma serüveniniz nasıl başladı? Ne zaman ve neden İslâm'ı seçtiniz?

6 yıl önce Türkiye'ye geldim. Geldikten 6 ay sonra Müslüman olmaya karar verdim. Daha Romanya'dayken İslâm'ı araştırmaya başlamıştım. Ailem koyu Ortodoks Hıristiyan'dır. Ailemden iki papaz var. Ailem dinine çok bağlı, ben de Hıristiyanlığa çok bağlıydım. Ancak yaşım ilerledikçe inancımı sorgulamaya başladım, lisede din hocamıza sürekli soru sorardım; ancak hiçbir zaman beni tatmin edici bir cevap bulamazdım. Mesela biyoloji dersimizde Darvinizm anlatılıyordu; ancak Hıristiyanlıkta da Hazreti Âdem ile Hazreti Havva'dan bahsediliyordu ve bunlar birbirleriyle tamamen çelişiyordu. Bu çelişkileri hocamıza sürekli sorardım, o da hiçbir zaman cevap veremezdi.

Sadece Darvinizm ve Hırisyanlıktaki cevapsız sorular üzerine mi inancınızı sorgulamaya başladınız, yoksa başka nedenler de mi vardı?

Elbette ki sadece bunlar tek değildi. Bir sürü soru ve çıkmaz vardı. Bakın İslâm dininde tek bir kitap var. Dünyanın neresine giderseniz gidin, sadece bir Kur'an var. Tek bir kelimesi ve harfi bile farklı değil. Ama Hıristiyanlıkta birçok İncil var. Dört İncil'in dördü de birbirini tutmuyor. Her biri farklıydı, hatta ayetten ayete bile farklılıklar vardı. Aynı ayet bir İncil'de farklı bir anlam verirken, başka bir İncil'de bambaşka bir anlam verebiliyordu. Bu da kafamı karıştırıyordu. Bir gün papaza bazı sorular sordum, papaz efendi bana cevap veremeyince, 'Kızım git, senin aradığın cevaplar İslâm'da var' demişti. Çok şaşırmış ve papazın şaka yaptığını sanmıştım.

İSLÂM'LA, RAMAZAN AYINDA DAVUL SESLERİYLE TANIŞTIM

Peki sonra…


Annem 16 yıldan beri Türkiye'de yaşıyordu. O zaman annemin bir sözü vardı, liseyi başarıyla bitirirsem, bana Türkiye'de bir aylık tatil sözü vermişti. Türkiye'ye geldim, geldiğim ay Ramazan ayıydı. İlk gece çok korkmuştum. Gece saat 3, sokakta penceremizin hemen önünde büyük bir gürültüyle davul çalıyordu. Korkuyla yataktan fırladım. Savaş ya da deprem olduğunu sandım. Çünkü annem 99 depreminde buradaydı ve olanları anlatmıştı. O gece annem bana Ramazan'ın ne olduğunu anlattı. Tatilden sonra burada kalmak istedim ve bir firmada işe başladım. Çalıştığım işyerinin sahipleri inançlı insanlardı. Namaz kılar ve Cumalarını hiç kaçırmazlardı. O dönemde ben İslâm'ı daha çok araştırma ihtiyacı hissettim. Ancak kimseye bir şey söylemedim ve Romanya'dayken Tayyibe isimli İslâmî bir vakıf olduğunu biliyordum. Hemen internetten o vakfa ulaşmaya çalıştım. Orayı aradım ve Huda hanımla konuştum, ona İslâm'la ilgili Romanya'ca İslâmî kitaplar istedim. Ancak o zaman ihtiyacım olan tek şey Kur'an'dı ve ben ona ulaşmaya çalışıyordum. Sahaflar çarşısına gittim, kitapçıları gezdim ama bulamadım. Sonra nasıl kapanacağımı bilemiyordum. İslâmî nasıl yaşayacağımı, ne şekilde ibadet edeceğimi bilemiyordum. İnternetten baya araştırdım ve 25 Temmuz günü bu tarihi hiç unutmuyorum, maaşımı alır almaz Merter'e koştum. O gün iki tunik ve başörtüsü almıştım, hâlâ da duruyor. İnşallah onları torunlarımın torunlarına bırakacağım. O günden sonra örtündüm ve bir daha başımı açmadım.

TÜRKİYE HALKI MÜSLÜMAN OLDUĞU İÇİN ÇOK ŞANSLI

Müslüman olduktan sonra Türkiye'deki Müslümanlarla diyaloglarınız nasıl gelişti?


Aslında Türkiye halkı çok şanslı, Müslüman olarak doğuyor ve Müslüman olarak Müslümanlar arasında büyüyorlar; ama birçok kimse maalesef burada dinlerinin kıymetini bilmiyorlar. Mesela başörtüsü Allah'ın bize verdiği çok güzel bir kıymet ve hediyedir. Ancak burada başörtüsüne çok baskı var, bu çok üzücü. Türkiye de halkı hemen hemen tamamen Müslüman olan bir ülkede başörtülü Müslüman kızların kamu kurumlarından mahrum bırakıldığını öğrendiğimde inanamamıştım. Olacak şey değil, herkes Müslüman, hatta Allah'ın emri olan başörtüsünü yasaklayanlar bile 'Müslümanım..' diyorlar.

HER AKŞAM YEDEK BİR BAŞÖRTÜSÜYLE EVE GİDERDİM

Müslüman olduktan sonra ailenizle olan ilişkileriniz nasıl oldu?


Annem önceleri oyun oynadığımı sandı. Türkiye'ye gelip özendiğimi sandı. Günler sonra ciddi olduğumu anlayınca çok sert tepki gösterdi. Beni Romanya'ya göndermekle tehdit etti. Defalarca dövdü. Başörtümü defalarca parçaladı. Sırf başörtümü yırtmasın diye her sabah annem uyanmadan önce evden çıkar işe giderdim. Her sabah saat 6'da işe giderdim, herkesten önce orada olurdum, iş arkadaşlarım 'Maşallah ne kadar çalışkansın..' diyorlardı; ama kimse evde neler yaşadığımı bilmiyordu. Her akşam eve giderken mutlaka yedek bir başörtüsü alırdım. Çünkü içeri girer girmez annem başımdaki örtüyü alır parçalardı, ben de yedeği yastığın altına saklar, sabah işe giderken merdivenlerde takardım.

Bu sıkıntılarınız ne kadar sürdü?

Evlenip annemden ayrılana kadar bu böyle sürdü. Annem çok koyu bir Ortodoks'tur. Hâlâ Türkiye'de ve her hafta kiliseye gider papazlarla görüşür, Hıristiyanlık için elinden gelen çalışmayı yapar. Bazen görüşüyoruz. Ama maalesef aradan 6 yıl geçmesine rağmen, hâlâ yumuşamadı. Başörtüm konusunda çok rahatsız oluyor. Yani ona göre komşunun kızı Müslüman olabilirdi ama onun kızı asla Müslüman olmamalıydı. Ona göre Hıristiyanlığın neyi eksik ki; İslâm'ı seçmişim... Çok sıkıntı çektim. Şu anda Tayyibe Vakfı'nın Türkiye temsilcisiyim ve yeni Müslüman olmuş kardeşlerime yardımcı olmaya çalışıyorum.

EN SEVDİKLERİM BANA YÜZ ÇEVİRDİ

Peki, Müslüman olduktan sonra Romanya'ya gittiniz mi?


Evet, üç sene sonra gittim. Şehir olarak oturduğumuz bölge Hıristiyan Ortodoksların yoğun olduğu bir yer. Babaannem ve dedem çok şaşırmışlardı, çok üzüldüler. Beni yıllar sonra görmelerine rağmen hoş geldin bile demeden bana 'Bu başındaki de ne..' dediler. Anneannem 'Bunu çıkart, nasılsa yabancı yer, kimse yok, herkes akraban..' diyerek beni ikna etmeye çalıştı. Anneannem 9 aylıkken beni alıp büyüttü. Üzerimde çok hakkı vardı, onu asla üzmek istemezdim. Oda örtünüyordu ve asla açık giyinmezdi. Babaannem de çok üzülüyordu. Bir gün kilisede ayin yaptırdı ve benim tekrar Hıristiyan olmam için dua yaptılar. O gün dedem papaza 'Ah bu kız yüzünden başımı kaldıramıyorum' demiş, papaz da ona 'Merak etme, İslâm da güzel bir dindir, için rahat olsun..' demiş. En sevdiğim insanlar bana yüz çevirdi. Ama onlara eğer sizle Allah arasında seçim yapmamı istiyorsanız, şüpheniz olmasın ki ben Allah'ı seçtim dedim

EN SEVDİKLERİM BANA YÜZ ÇEVİRDİ

Biraz önce Müslüman olmaya karar verdiğiniz dönemde Romence Kur'an bulamadığınızı söylediniz, sonra nasıl oldu, bulabildiniz mi?


Allah'a şükür bulabildim… İşyerimize Vakit gazetesi getiren 60 yaşlarında bir amca vardı. Çok iyi bir insandı, ona sordum, "Bana Romence bir Kur'an bulabilir misiniz.." diye o da çok sevindi ve bana 'Ben bir gazeteye gidip bakayım, inşallah bulabilirim' dedi ve Elhamdülillah birkaç gün sonra elinde Romence Kur'an-ı Kerim'le geldi. O gün en mutlu günümdü ve her gün Kur'an-ı okumaya başladım, en sevdiğim kitabım oldu o Kur'an. En sevdiğim kitaplarımı bile bu kadar çabuk okuduğumu hatırlamıyorum. Çünkü okudukça kendimi buluyordum ve hâlâ da okudukça kendimi müthiş huzurlu hissediyorum. Asker bana 'Başını aç..' dedi dünyam yıkıldı

Örtünüzden dolayı herhangi bir sorun yaşadınız mı?

Maalesef birkaç sefer ben de bu tuhaf yasakla karşılaştım. Müslüman olduktan sonra Türkiye'yi daha yakından tanımak için tarihi yerleri ve müzeleri gezmeye başlamıştım. Bir gün Yeşilköy'de askerî hava müzesine gittim. Orada kapıdaki bir asker beni içeri girerken durdurdu; "Giremezsiniz, başörtünüz var ya; onu çıkartın, ya da tavşankulağı gibi bağlayın. Kusura bakmayın abla, ben de senin gibi düşünüyorum, ben askerim, bana öyle emrettiler, yoksa bu şekilde gezmenizi çok isterdim" dedi. O gün karşılaştığım ilk yasak buydu. Bu benim inancımdı ve büyük bir hayâl kırıklığı yaşamıştım. O gün kendimi aşağılanmış hissettim, sanki benden bir parça kopmuştu. Yine üniversite okumak istedim; ancak örtülü olduğum için olmadı. Onlar okumamızı engelliyor diye de pes etmemeliyiz, onlar cahil kalmamızı istiyorlar. Romanya'da üniversiteye kayıt yaptırdım; ancak evlendikten sonra biraz da maddi sıkıntılar sebebiyle gidemedim. Burada okumak istedim, notlarım çok yüksek olmasına rağmen okuyamadım. Bu sene Marmara Üniversitesi'ne başvurdum, beni kabul ettiler; ancak başörtülü öğrenci kabul etmediklerini öğrendim ve gidemedim.

http://www.timeturk.com/Meryemin-m%C3%BCthi%C5%9F-hidayet-%C3%B6yk%C3%BCs%C3%BC_89866-haberi.html

--------------------------------------------------------------------------------------------

Ayet meailinden etkilendi Müslüman oldu

Antalya'nın Manavgat ilçesinde Almanca Kur'an-ı Kerim hediye edilen turist, Ramazan'ın ilk günü Müslüman oldu.
Ayet meailinden etkilendi Müslüman oldu

Alman turist okuduğu Kur'an mealinden etkilenip Müslüman oldu.

Manavgat Müftülüğü'nde düzenlenen ihtida merasiminde Kelime-i şahadet getiren Alman Renate Rothenberger (54), Ayşegül ismini aldı. Müslüman olmasına Türk arkadaşlarının da katkısı olduğunu ifade eden Renate, çok mutlu olduğunu söyledi.

Ramazan'ın baþlangıcında bir kişinin Müslüman olmasının çifte skonutince sebep olduğunu belirten Manavgat Müftüsü Halil Taş, "On bir ayın sultanı Ramazan'ın gelmesi bizim için skonutinç kaynağıydı. Bir Hristiyan'ın Müslümanlığı tercih etmesi bizim mutluluğumuza mutluluk kattı. Allah, Ramazanı Şerif'te rahmetinin bir göstergesi olarak kardeşimize de hidayet etti. Dileğimiz o ki Allah istikamet versin, rızası istikametinde hareket ettirsin, ahrette de cennetine alarak bu mutluluğu baki eylesin." diye söyledi.
  http://www.cokbilmis.com/2009/08/21/Ayet-meailinden-etkilendi-Musluman-oldu/

-------------------------------------------------------------



Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali