kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2010

Ahir zamanın dehşetli Fitnesi...

Üsâme bin Zeyd radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne (sebebi) bırakmadım." (Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbnu Mâce)
Kur'ân-ı Kerîm'de de belirtildiği üzere insan bazı dünya zevk ve nimetlerine düşkün olarak yaratılmıştır. Bunlardan biri, belki de birincisi iki cinsin birbirine olan meylidir. "Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, …düşkünlük insanlara çekici kılındı…" (Âl-i İmrân: 14)
Bunun hikmeti insan neslinin çoğalması ve devamıdır. Ancak bu ilginin ölçülü kullanılmaması, her iki taraf için de tehlike doğurur. Bu nedenle Efendimiz aleyhissalatu vesselam, hadîs-i şerîfte bu tehlikeye erkeklerin dikkatini çekmekte, kadınlar konusunda dikkatli ve uyanık olmalarını istemektedir.
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "…Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır." (Müslim, Tirmizî, İbnu Mâce)
Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz aleyissalatu vesselam, umûmî anlamda kadınlardan sakınıp korunmayı tavsiye etmiştir. Kadınlardan sakınmanın tavsiye edilmiş olması, erkek ve kadının şehevî arzularının, birbirlerine karşı olan meyil ve yönelişlerinin, her türlü gayrı meşrû ve haram ilişkilerden arındırılması gâyesine yöneliktir. Çünkü toplumdaki nizamın ve düzenin sağlanması, annesi ve babası belli sağlıklı nesiller yetiştirilmesi, aile hayatının mutluluğu ve sürekliliği, kadın erkek ilişkilerinin ahlâkî bir temel üzerine bina edilmesine bağlıdır.
Kadınlar da tıpkı dünya gibi çekicidir. Birçok kavganın, kan dökmenin, belâ ve musibetlere uğramanın sebeplerinden biri de kadın erkek ilişkilerindeki dengesizliktir. Nitekim günümüz dünyasında, hatta içinde yaşadığımız toplumda dahi bu durumu yakından müşahede ediyoruz. Bu sebeple, İslâm dini kadın erkek ilişkilerinin temel kurallarını, zaman içinde değiştirilmesi söz konusu olmayan Kur'an ve Sünnet'e dayandırmıştır. Bir mü'minin itikad ve inancı gereği, Allah ve Resulünün koymuş olduğu bu kuralların dışına çıkması söz konusu olamaz.
Göğü yükseltip dengeyi koyan Allah Teâlâ elbetteki insanı başıboş bırakmaz. Kendisini bekleyen tehlikeleri, kaçırmaması gereken menfaatleri; esfel-i safiline götürecek kötü huy ve davranışları, a'lay-ı illiyine çıkaracak güzel hasletleri ve yapması gereken vazifeleri Resulleri vasıtası ile kendisine bildirir. Sonra da imtihan sırrı gereği onu serbest bırakır.
İşte bundan dolayıdır ki burada Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam kadınlara karşı uyanık davranmayı ve "takvâ"ya yönelik olan tehlikede "kadın"ın önemli bir yeri olduğunu hatırlatmakta, hatta İsrailoğulları'ndaki ilk fitnenin kadınlar sebebiyle ortaya çıktığını da örnek göstermekle geçmiş milletlerin başına gelen olaylardan ders alınmasının gerekliliğine işaret ederek konuya ait hassâsiyeti iyice vurgulamaktadır. (Riyazussalihin terceme ve şerhi)
Ancak günümüzde kadın öyle kullanıldı, öyle istismar edildi ki, alınıp satılan bir mal, bir eğlence aracı olduğu cahiliye devrindeki halini fersahlarla geride bıraktı. Maalesef İslam âlemi de ziyadesi ile bundan nasibini almıştır.
Üstad Bediüzzaman rahimehullah günümüzde kadının içine düştüğü bu durumu, oluşturduğu fitne ateşini ve bu duruma bir son vermenin zaruriyetini o güçlü ifadeleri ile dile getirip şunları söylemiştir:
"Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmıştır. Yuvalarına dönmeleri gerekir."
"Mimsiz medeniyet, kadın taifesini yuvalardan uçurmuş, hürmetlerini kırmış ve çok ucuz bir eşya yapmıştır. İslâm şeriatı onları merhameten eski yuvalarına davet eder.
Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayatı ailededir. Süsü temizlik, görkemi güzel ahlak, güzelliği masum olmak, mükemmelliği şefkat ve eğlencesi evlâdıdır."
"Bunca ifsat sebeplerine karşı, (kadının) demir sebat kararı lâzımdır, tâ dayansın."
"Bir kardeş meclisine güzel karı girdikçe, riya ile rekabet, haset ile bencillik damarlarını hareketlendirir. Yatmış olan hevesat birden bire uyanır."
"Kadın taifesinde açıklığın serbest oluşu, beşerde birden bire kötü ahlakın meydana çıkmasına neden olmuştur." (Lemeat)
"Bir zaman Eskişehir hapishanesinin penceresinde oturmuştum. Karşısında bulunan Lise mektebinin büyük kızları onun avlusunda gülerek raks ederken, onları, o dünya cennetinde cehennem hurileri hükmünde gördüm. Fakat birden elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Onların gülmeleri, elim ağlamaları suretini aldı. Ondan bu gelen hakikat inkişaf etti. Yani, elli sene sonraki hallerini manevî ve hayalî bir sinema ile gördüm ki: O gülen altmış kızdan ellisi kabirde azap çekiyorlar, toprak olmuşlar. Ve on tanesi, yetmiş yaşında çirkinleşmiş, herkesin nefretini bakışlarını celbediyorlar. Ben de onlara ağladım." (Gençlik Rehberi)
"Ahirzaman fitnesinin mahiyeti bana göründü ki, o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzünden çıkıyor. İnsanın seçme iradesini elinden alıp, pervane gibi sefahet ateşine atıyor. Ve bir dakika dünya hayatını, senelerle ebedi hayata tercih ettiriyor.
Ben bir gün sokağa bakarken, o fitnenin tesirli bir numunesini hissettim. Gençlere çok acıdım. Dedim: 'Bu biçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezp edici fitnenin ateşinden kurtaramazlar'
Âhirzamanın fitnesinde en dehşetli rolü oynayan kadın taifesi ve onların fitnesi olduğu hadisin rivayetlerinden anlaşılıyor. Evet, nasıl ki tarihlerde, eski zamanlarda 'amazonlar' namında gayet silâhşor kadınlardan mürekkep bir askeri taife olarak harika harpler yaptıkları naklediliyor. Aynen öyle de:
Bu zamanda zındıka sapıklığı, İslâmiyet'e karşı muharebesinde, nefs-i emmarenin plânıyla, şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak hanımlardır ki; açık bacağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuşhâne yolunu genişlettirmeye çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını büyük günahlarla yaralıyorlar. Belki o kalplerden bir kısmını öldürüyorlar. Birkaç sene namahrem hevesatına göstermenin tam cezası olarak; o bıçaklı bacaklar Cehennemin odunları olup, en evvel o bacaklar yanacaklarını ve dünyada emniyet ve sadakati kaybettiği için, yaratılış itibarı ile çok istediği ve fıtraten çok muhtaç olduğu münasip kocayı daha bulamaz. Bulsa da başına belâ bulur. Hatta bu hâlin neticesi olarak, o âhirzamanda, bazı yerlerde nikâha rağbetsizlik ve riayetsizlik yüzünden, kırk kadına bir erkek nezaret edecek derecede ehemmiyetsiz, sahipsiz, kıymetsiz bir surete gireceği, hadisin rivayetinden anlaşılıyor.
Madem hakikat budur. Ve madem her güzel, güzelliğini sever ve elinden geldiği kadar muhafaza etmek ister ve bozulmasını istemez. Ve madem güzellik bir nimettir. Nimete şükredilse mânen ziyadeleşir. Şükredilmezse değişir, çirkinleşir. Elbette aklı varsa, güzellik ve cemalini; günahları kazanmak ve kazandırmak ve çirkin ve zehirli yapmak ve o nimeti, nankörlük ile azaba sebep olacak bir surete çevirmekten bütün kuvvetiyle kaçacak. Ve o fâni, beş on senelik güzelliği kalıcı kılmak için, meşrû bir tarzda kullanmak ile o nimete şükredecek. Yoksa ihtiyarlıkta uzun zaman soğuk muameleye (kovulmaya) mâruz kalıp, ümitsizce ağlayacak.
Eğer İslam terbiyesi dairesinde, Kur'an adabı süsüyle o cemâl güzelleştirilse; o fâni güzellik, mânen bâki kalacağı ve Cennette hûrilerin güzelliğinden daha şirin ve daha parlak bir tarzda kendine verileceği hadiste kat'iyetle sabittir. Eğer o güzelin zerre miktar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak... (İman Küfür Müvazeneleri)
Hadis-i şerifte ayrıca bazı problemli kadınlara da işaret edilmekte, huysuzlukları sebebiyle onların erkekleri zor durumda bırakacakları belirtilmektedir.
Ayet-i kerimede de buyruluyor ki:
"Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir" (Tegâbun: 14)
Malını ve canını Allah yoluna adayan bazı mü'minleri, eşleri ve çocukları, daha çok duygularına hitap etmek suretiyle bu davranıştan vazgeçirebilirler. "Sen gidersen biz ne yaparız? Tehlikeli işlere girme!" diyebilirler. "Paranı boş yere harcama, çoluğunu çocuğunu düşün" diyerek erkeğin hayır yapmasına engel olabilirler. Sahip olduklarından daha fazlasını istemek suretiyle kocalarını gayri meşrû kazanmaya sevk edip günaha itebilirler.
Rivayet edildiğine göre ashâb-ı kirâm devrinde bazı sahabelerin eşleri ve çocukları, "Eğer gidecek olursan biz sensiz ne yaparız?" bahânesiyle onların hicret etmesini geciktirmişlerdi. Bu gecikme yüzünden ne büyük mânevî kayıplara uğradıklarını anlayan o sahabeler, hanımlarını ve çocuklarını cezalandırmaya kalkınca, onları daha hoşgörülü davranmaya ve affetmeye dâvet eden yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuştu. İşte kadınların erkekler için tehlike olacağı yönlerden biri de budur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Kadınlar fitne unsurlarından biridir. Bunun sebebi, kadının yaratılışındaki çekicilik, kadın ve erkeğe verilen şehvet hissidir. Bu sebeple İslâm, kadın erkek ilişkilerinin düzenlenmesini esas almıştır.
2. Erkekler, dikkatli olmadıkları takdirde, daha çok kadınlar sebebiyle günaha girerler.
3. Bir erkek Allah'ın ve Peygamber'in buyruğunu ihmal edecek kadar bir kadına bağlanmamalıdır.
4. Kadın, erkekleri günaha sokan suç aracı olmaktan ve "en zararlı varlık" yaftasını almaktan şiddetle sakınmalıdır.
Allah celle celaluh İslam âlemini ahirzamanın dehşetli fitnesinden muhafaza buyursun! Âmin!

Kaynak Ve Yazar A.Kuddus Yalçın (inzar Dergisi 68. Sayı)

24 Mayıs 2010

"Baba Zayıf" bir toplum mu oluyoruz?


Ahmet Yılmaz / Analiz
Gün aşırı aile problemleri duyuyoruz. Anlaşamamaktan söz edenler, değişmekten söz edenler, hatta ayrılıktan söz edenler…
Bir de geçmişe oranla farklı bir "örtülü kadın tipi"yle karşılaşıyoruz. Tesettürle bağdaşmayan kıyafetler, ilginç süsler ve yol ortasında eşiyle de olsa toplumun yadırgadığı hareketler… Veya başörtülü bir annenin yanında başı açık ve olabildiğine beden saçık giyinmiş, yirmili yaşlara merdiven dayamış kızlar…
Açıkçası, "yozlaşma" diye ifade ettiğimiz bir olumsuz değişmeyle karşı karşıyız. Bu yazımızda bunun nedenleri üzerinde duracağız.
Müslüman kadının görüntüsünde ve aile hayatında görülen değişmenin, kişilere göre değişim gösteren pek çok nedeni vardır:
Geleneksel dindarlık batılı hayat tarzına yeniliyor.
İnsan, farklı bir hayat tarzıyla karşılaştığında, genellikle dört aşamalı bir süreç yaşar:
Birinci aşamada farklı yönler dikkatini çeker, karşısındaki kültürün ona yabancı olduğunu fark eder.
İkinci aşamada kendisine yabancı bulduğu bu hayat tarzından korunması gerektiği düşüncesine varır, kendi hayat tarzına daha sıkı sarılır. Yeni ortamda kendi benzerlerini arar, onlarla birliktelik oluşturur ve eskisinden daha disiplinli yaşar.
Üçüncü aşamada tepki duyduğu hayat tarzında alınabilir yönler bulur, bu yönler bilinçle veya taklitle almaya başlar, ortaya karışık(melez), soysuz (tam olarak bir yere ait olmayan) bir hayat tarzı çıkar.
Dördüncü aşamada tepki duyulan hayat tarzı, farkında olunarak veya genele uyma taklidiyle asıl hayat tarzı olur, eski hayat tarzı reddedilir, unutulur.
Anadolu'nun farklı yörelerinden gelen aileler, şehirlerde karşılaştıkları Batılı hayat tarzından önce ürktüler; kendi değerlerine köyde olduğundan daha çok sarıldılar ancak bu eğilimleri şuurla ve cemaatleşmeyle desteklenmediğinden zamanla törpülendi. Değişimin üçüncü aşamasına geçtiler. Dindarlıklarını gösteren simgeler ve tutumlarla yozlaştırılmış Batılı tutumlar, onlarda bir arada göründü. Bu yozlaşmış, soysuzlaşmış hâl içinde kadın, başı örtülüyken kollarını açmada bir sakınca görmüyor ya da genç kız örtülüyken bir genç erkekle, sözde Batılı görüntü içinde, belki aklı başında bir Batılı'nın bile sokak ortasında tasvip etmeyeceği bir içli dışlılık yaşayabiliyor.
Melez kültür aşamasındaki kadın, ne dindardır ne de modern. Dindarlık gösterisi için eşarbı yeterli bulur. Bir erkekle içli dışlılığı ise bilerek veya bilmeyerek modern görünmenin, medenileşmenin(!), modernleşmenin, köylülükten kurtulup şehirlileşmenin tek göstergesi sanır.
Modernleşme gereği ve modernleşmenin yüceliği(!) zihinlere kazına kazına başı örtülü bir anne, kendi açılmasa da kızının açık olmasından gizli bir gurur duyabiliyor. "Örtün örtün dedik de o böyle tercih etti" diyerek ifade ettiği vakada kendisiyle ilgili olan kısım aslında kızını tercihinde serbest bırakmış olmasıdır, bunu (gizlice) kendisinin köylülükten uzaklaşıp modernleşmesinin bir belirtisi olarak satıyor, buna karşılık da çevreden bir kabul bekliyor ve çoğu zaman fazlasıyla da alıyor.
TELEVİZYON SOYSUZ BİR DİNDARLIK YETİŞTİRİYOR
İslamileşme, kendi mecrasında yüz yüze tebliğin bir neticesidir. Bir dönem, tebliğ dergi veya kitaba kaydı. Dergi ve kitap, bir mekânda satıldığından, böylece okuyucuyla dergiyi sunan arasında bir bağ kurup çevre oluşturduğundan çok olumsuz bir ortamın oluşmasına engel oldu.
"Televizyon tebliği" bundan farklı. Televizyon, soysuz kültürün baş üreticilerindendir. Bilgiyi verir,  insanları etkiler ancak alıcıyla bir bağ oluşturmaz. Alıcının yanlış anlamalarını düzeltecek, bilgiyi yanlış uygulamasını engelleyecek bir mekanizma kurmaz.
Öte yandan, modern çevrelerin tepkilerini çekmeme, izleyici kitlesinin her rengini koruma, sözde herkese seslenme ve (geçmişte) devlet kurumlarını kızdırmama gibi endişelerle televizyon programlarında İslam gereği gibi anlatılmaz, "cepheleşmeye yol açma suçlaması korkusuyla,  İslam'ın neyi reddettiği tam açıklanmaz; hak, batıldan ayrılmaz, bir ara renkte bırakılır. İzleyiciye melez, soysuz bir düşünce ve hayat tarzı sunulur.
Televizyonun en önemli izleyici kitlesini oluşturan kadınlar, televizyondaki vaazlardan etkilenip örtünüyor ancak bir cemaat bağına ulaşmıyor; dindar insanların hayat tarzını özümsemiyor, bir dindarın yapmaması gerekenleri bilmiyor, bilse dikkate almıyor, alamıyor.
MÜSLÜMAN KADIN, PROPAGANDADAN ETKİLENDİ
Dindar kadının 1994'teki belediye seçimlerinde Türkiye'nin siyasi hayatı üzerindeki etkisinin görülmesinden bu yana "Müslüman kadın"a yönelik, aileyi de içine alan şiddetli bir kötüleme kampanyası yürütülüyor. Müslüman kadın, "Doğulu kadın" ve "Köy kadını" olarak tasvir edilip onun hayat içindeki rolü sürekli kötüleniyor ve açıkçası kendi hayat tarzına karşı, öncelikle aile içinde, isyana çağrılıyor.
Bu bağlamda ailede İslamî hâl, "Köy hâli", "Doğu hâli", "Kürt hâli" diye toptan korlanıyor. Böylece Müslüman kadına saldırı, dine hakaretin dışına çıkarılıp kamufle ediliyor, meşrulaştırılıyor ve saldırı, davranış değiştirmeye yönelik korkunç bir kampanyaya dönüşüyor.
Dindar kadının bilinci, bu saldırı karşısında zayıf kalıyor; o saldırılara maruz kala kala farkında olmadan özde dindar, isteklerde modern oluyor, kocasına ve çocuklarına farkında olmadan (Belki ana farzlar ve yaygın haramlar dışında) Batı tarzı bir aile hayatını dayatmaya başlıyor.
İslamî ailede esas olan "bireyin farklarının korunduğu birliktelik"tir. Erkeğin erkek, kadının kadın kalarak görev paylaşımı içinde bir bütünlük oluşturmalarıdır. Batılı hayat tarzında ise ailede bütünlüğün sağlanmadığı ancak görev paylaşımında erkekle kadının tekleştiği (aradaki farkların yok sayıldığı) bir aile yapısı söz konusudur. Genellikle anne-baba ve çocuktan oluşan Batılı aile, gerçek bir aile olmaktan öte, "eşler" arasında nikâh akdine dayalı bir resmi ilişki kurumudur.
BATI'NIN VİTRİNLİK HAYATI GERÇEK HAYAT SANILIYOR
Batılı kadın ve erkek, günün çok az bir vaktinde birlikte kalıyor. İşin her şeyden önce geldiği Batılı hayatta, bir araya geliş bazen haftada bire kadar düşebiliyor. Kimi evliliklerde, erkekle kadın asla aynı evi paylaşmıyor, sadece belli aralıklarla bir araya geliyor. Bu hayat tarzı olabildiğince resmidir. Böyle olunca, kadınla erkeğin birlikte bir yemek yapmaları bir tören, yemek yemeleri bir tören, sorunlarını konuşmaları bir tören, alışveriş bir tören, çocuklarını parka götürmeleri veya kreşte ziyaret etmeleri bir tören oluyor ve çoğu zaman televizyona sadece bu her tür olumsuz tarafları makaslanmış törenler yansıyor.
Ne var ki Müslüman kadın, onların kendisi gibi aynı çatı altında ve aynı koşullarda hem de bu şekilde kavgasız gürültüsüz yaşayabildiğini sanıyor, o görüntüleri hayatlarının tek hâli olarak görüyor ve bizim koşullarımızda "tekleşmiş" bir hayat istiyor.
Müslüman kadın, o görüntüdeki hayata özenip kocasının kendisiyle birlikte mutfakta çalışmasını, her alışverişte yanında olmasını, kendisiyle aynı diziyi hatta dedikodu programını seyretmesini, dahası mahallenin dedikodusunu kendisinden dinleyip taraf tutma noktasında kendisinden yana olmasını istiyor, "kadınlaşmış bir erkek portresi" oluşturuyor.
Kocası, kendisine bu tekleşmiş hayat isteği karşısında İslamî sorumluluk ve sınırları hatırlattığında onun için "gerilik", kendi açısından ise "köylülüğe zorlanış" tasavvurları oluşturuyor. "Sen, baban gibi yaşamak istiyorsun, beni eski kadınlar gibi görüyorsun" demeye başlıyor, aileyi baştanbaşa gerginliğe sürüklüyor.
TOPLUM 'BABA ZAYIFLİĞA' SÜRÜKLENİYOR
Yeni dünya düzeni, (bilinç düzeyi dikkate alınmaksızın) öne çıkardı.  "Baba zayıf bir toplum mu oluyoruz?" endişesini haklı çıkaracak aileler türedi.
"Baba zayıf" ailelerde anne otoriteyi eline alır. Kadınların otorite oldukları toplumların en önemli özelliği kontrolsüz bir değişim isteğinin öne çıkması ve toplumun hızla "güçlü görünen" yaygın kültürlere doğru kaymasıdır. Bu tercihte bir tahlil yoktur, sadece üstün görünene özenme vardır.
Müslüman erkek, İslamî bir bilinçle evde şiddet uygulamıyor. Yine aynı bilinçle kadınını belli bir ölçüde işlerine katıyor. Ancak televizyonların yaydığı ve kimi kadın hocaların da dillendirdiği "sen her şeysin" feminist yaklaşımı kadını bunu gün geçtikçe erkek otoritesinin kalmadığı bir aile ortamı oluşturmasına götürüyor. Erkek otorite kaybını hissettiği an, huzursuz oluyor ve ailede sıkıntılar baş gösteriyor.
Müslüman kadının bilinci(şuuru) bir değişimi yönetebilecek kadar güçlü değil. Müslümanların ekonomik koşulları da kadının özenmeden kaynaklanan değişim isteğiyle orantılı değil. Müslüman kadın, farkında olmadan, İslam'la ve ekonomik koşullarıyla bağdaşmayan isteklerde bulunuyor. Örneğin, kocasıyla kol kola dolaşmayı veya televizyonda gördüğü çok lüks bir koltuk takımını satın almayı gayet tabii bir dille isteyebiliyor.
Kendisine Hz. Peygamberin hayat şekli hatırlatıldığında ben bunu biliyorum, diye tepki gösteriyor, hatta dinin kendisinin ezilmesi için kullanıldığı duygusuna kapılabiliyor.
'BABA ZAYIF' BİR TOPLUM OLMAK FELAKETTİR
İnsan, bilgi karşısında çoğu zaman bir makine gibidir. Esas olan, bilginin bilince dönüşmesidir. Bilinç, bilginin inanç ve yarar doğrultusunda işlevsellik kazanması, kullanılabilir olmasıdır.
Makineler de bilgiyi kaydeder, dolayısıyla bilgi taşımak insana özgü değildir, insan için tek başına yeterli de değildir. Bilinç ise iradenin ürünüdür ve sadece insanda bulunur.
Müslüman kadının bilinci, karşılaştığı Batı kültürünü süzgeçten geçirmeye, kendisini onun gizli etkilerine karşı korumaya yetmediği gibi kendi davranışını tartmaya da yetmiyor. Bunun için kocası kendisine "Sen, başkalarına özeniyorsun" dediğinde şiddetli bir tepki gösteriyor. İslam'la ilgili bilgisini hatırlatıyor. Koca da çoğu zaman bilgiyi göz önünde bulundurarak karısının özenmeyi reddetmesini kendisini bile bile kandırmaya çalışmak olarak görüyor ve özenmeden de daha çok, bu duruma öfkeleniyor.
Müslüman kadın, özenme hâlini yaşarken, başka bir kültür karşısındaki şaşkınlıkla, hevesi bilincine ağır basıyor, bilinçle hareket etmiyor, kendisini unutuyor, o özenme hâli onun hafıza kaydına geçmiyor. Kocasına da o hâlini bilmeden cevap veriyor. Yalan söylemiyor, durumun bilincinde değil.
Çözüm, kocanın ailenin idaresini bilinçsiz özenme hâli içinde olan kadına bırakmaması ve ailede otoriteyi eline almasıdır. Şiddet uygulamamak, otoriter olmamak anlamına gelmez. Şuur ürünü bir otorite, bütün gelişmekte olan toplumların hayat sigortası olduğu gibi köyden, kasabadan şehre gelen ve Batı kültürüyle yüz yüze kalan Müslüman ailenin de şimdilik tek sigortasıdır.
Bu ortamda "baba zayıf" bir toplum olmamızın neticesi eriyip tükenmekten başka değildir. Ancak bu otoriter yapının kadının Batı kültürü karşısında hızla bilinçlendirmesi yönünde kullanılmalıdır. Bu bilinçlenme aşaması uzun sürdükçe sorunlar karmaşıklaşacaktır.
BU YAZININ ŞU GERÇEK DİKKATE ALINARAK OKUNMASINDA YARAR VARDIR: Yakin derecesine ulaşmış bir iman, zırh gibidir; insanı her tür coğrafik, sosyal ve özel durumlara karşı korumaya alır. Kişi her nereye giderse gitsin, iman, onun İlahî emirlerle şekillenmiş kişiliğini dış etkenlere ve dış etkenlerin yol açtığı iç tereddütlere karşı muhafaza eder.
Yakîn iman derecesine ulaşmış mü'min için mekân, zaman değişikliği anlamsızdır. Onun manevi hâli ve bunun amellerine yansıyış biçimi maddi etkenlerin üzerine çıkmış, bu etkenlerden doğan olumsuz koşulların etki gücünü aşmıştır.

Bütün sorunlarımızın kaynağında böyle bir imana ulaşmamak veya böyle bir imandan uzaklaşmak vardır, dolayısıyla bütün sorunlarımızın çözümü, böyle bir imana ulaşmaktır.







20 Nisan 2009

Türkan Saylan Kimdir Ne Yapar?-Otomobilde dizel tercihi düşüyor-Kadınlarda kansere neler sebep oluyor?-Kısırlığa derman olacak büyük adım

Haberiniz Olsun Son Yazılar


işte yeni ekonomik hedefler

Posted: 19 Apr 2009 11:40 AM PDT

Ekonomi Ekonomik hedeflere kriz rötuşuYeni Şafak - İstanbul,TurkeyMali daralmanın hissedilmeye başladığı günden bu yana ekonomik hedeflerinde ufak çaplı revziyona giden hükümet, bunu resmen duyurdu. ... Haber Türk Ekonomik önlemlerin maliyetiHaber Türk - TurkeyAA muhabirinin Katılım Öncesi Ekonomik Program verilerinden yaptığı derlemeye göre, küresel finansal krizin Türkiye'yi de etkilemeye

Otomobilde dizel tercihi düşüyor

Posted: 19 Apr 2009 11:35 AM PDT

Otomobil New York Otomobil Fuarı kapılarını açtıHaber Türk - TurkeyİMKB isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. İMKB ismi altında açıklanan tüm ... Hürriyet Ağrılı tamirciden "Batman" tarzı otomobilHürriyet - İstanbul,TurkeyÇizgi roman ve film kahramanı Batman'ın otomobilinden esinlenen İlhan, çeşitli araçlara ait

Kadınlarda kansere neler sebep oluyor?

Posted: 19 Apr 2009 11:30 AM PDT

Kanser Hürriyet 50 yılda 15 milyon kişi kanser olacakHürriyet - İstanbul,TurkeyÖğrencilik yıllarında bir ya da iki kanser vakasıyla karşılaştığını söyleyen Ezer, son yıllarda kanser vakalarında artış olduğunu belirtti. ... Kansere karşı Pembe GüçAkşam - İstanbul,Turkey2 YIL önce meme kanserine yakalanan, ünlülerin basın danışmanı Nermin Ceri ile 3 yıl önce yine aynı hastalığa yakalanan Özlem

Kısırlığa derman olacak büyük adım

Posted: 19 Apr 2009 11:29 AM PDT

Bilim Bilim olimpiyatlarında Türk damgasıCNN Türk - Istanbul,TurkeyKanada'nın Toronto kentindeki tek Türk okulu Nil Akademi'nin öğrencileri, katıldıkları Bilim ve Teknoloji Fuarı'nda 2 altın ve 8 bronz madalya kazandı. ... Internet Haber Kısırlığa derman olacak büyük adımInternet Haber - Istanbul,TurkeyÇinli bilim adamları iddialı bir araştırma ile gündemdeler. Kısırlığa ve erken menapoza

Türkiye'de bir ilk !

Posted: 19 Apr 2009 11:25 AM PDT

Yerel Seçimler Sabah Yerel seçimler CHP'ye 46 milyon TL'ye patladıSabah - İstanbul,Turkey29 Mart yerel seçimleri geride kalırken, CHP'nin seçimlerde yaklaşık 46 milyon TL harcadığı da açıklandı. Giderler içinde en büyük pay 32 milyon TL ile ... Siyasi partilerde kongre heyacanıInternet Haber - Istanbul,Turkey29 Mart yerel seçim sonuçları, iktidarın oy kaybettiği muhalefetin ise güçlendiği

YDUS Başvuruları Başladı

Posted: 19 Apr 2009 11:22 AM PDT

Sınav Güncel Gazete Sınav sistemindeki değişiklik kaçınılmazdıGüncel Gazete - Gaziantep,TurkeyDr. Şenay Yalçın, AB katılım sürecinde eğitimde de alınması gereken yollar olduğunu, üniversiteye girişteki sınav sisteminde yapılan değişikliğinde bunun ... Konya Yenidoğan Belediyesi İtfaiye Eri Alım İlanıMemurlar - Ankara,TurkeySınava katılmaya hak kazanamayan müracaat sahiplerine herhangi bir

Türkan Saylan Kimdir Ne Yapar?

Posted: 19 Apr 2009 11:20 AM PDT

Başörtüsü Kadın Haberleri Eşim için örtüm feda !Kadın Haberleri - TurkeyAslına bakılırsa eş durumu dışında siyasetle ilişiği olmayan bir kadının böyle bir maceranın aktörü haline getirilmesi ve ‘başörtüsü’nün de bu hikâyede ... Samanyolu Haber CHP'li Tekin'in Saylan çelişkisiSamanyolu Haber - İstanbul,TurkeySeçimler öncesi başörtüsü açılımının mimarı olarak gösterilen Gürsel Tekin, başörtüsü

You are subscribed to email updates from Haberin Varmı ?...
To stop receiving these emails, you may unsubscribe now.
Email delivery powered by Google
Inbox too full? (feed) Subscribe to the feed version of Haberin Varmı ?... in a feed reader.
If you prefer to unsubscribe via postal mail, write to: Haberin Varmı ?..., c/o Google, 20 W Kinzie, Chicago IL USA 60610
--
http://islamilmihali.net
http://haberdaim.blogspot.com
http://ladress.blogspot.com
http://sivaszmo.blogspot.com

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali