Hala Çözülemeyen !!! veya çözülmek istenmeyen Başbağlar Katliamının Bugün 17. Yıl...
Hedef seçilmiş, ekipler hazırlanmış ve hain plan uygulanmaya başlanmıştı.Köyün etrafı kuşatılmış, telefonları kesilmişti. Köyün insanlarının az sonra başlarına geleceklerden haberleri yok. Namaz vaktidir. Hoca güzel sesiyle ezan okor. Başbağlar köyünde bugün bir farklılık var. Hava diğer günlerden daha güzel. Dağlar bu şirin köye tebessüm ediyor adeta. Hocanın okuduğu ezanla, bir hüzün doluyor köyün insanlarına.Farkında olmadan hoca ezanı bir hoş ve hüzünlü okuyor. Az sonra olacakları hissetmişçesine hoca ağlıyor adeta.
Başbağlar'ın insanları bugün suskun, konuşmuyor. Olacak birşeyler belli ki... Ancak korku yok kimsede.Gökyüzü tebessüm ediyor Başbağlar köyüne.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesiliyor.Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık.Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağırışmalarına bırakıyor yerini.
5 Temmuz 1993. Saat 20.30. Köyün etrafında ve içinde yüz civarında gözü dönmüş cani.Suçsuz, günahsız insanları öldürmeye niyet etmiş bir grup dağ eşkıyası.
HOCANIN SESİ DUYULMUYOR
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, yüzü duvara dönük ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye "Bırakın ezanı tamamlayayım" dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
CAMİDE BULUNMAYAN ERKEKLER TESPİT EDİLİYOR
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. Falan filanı getirin diye emirler yağıyor. Baskın yapanlar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Mitlianlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar.Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy halkı bir anlam verememişti.Köyün içinde bulunan militanlar, kısa sürede köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;
"Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi.Anarşistlerin köyü bastığını söyledi.Ben de hemen kapıyı kapattım.Kapıyı kapatırken, beni gördüler.Gelip kapıyı açmamı istediler.Ama ben kapıyı açmadım.Döndü gittiler.Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık.Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar.Bir adamı başına diktiler.Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar.Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular.Erkeklerin evde olmadığını söyleyince, evin içine girdiler.O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye.Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler.Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar.Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler.Beni götürürlerken itti ve kaktılar.Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler.Kadınların toplandığı yere götürdüler.Etrafımıza bomba koydular.Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar.İçlerinde bayan olan terörist ziynet eşyalarımı istedi.Olmadığını söyleyince "Siz İstanbul Karagümrükten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? " dedi.
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI
Hedef seçilmiş, ekipler hazırlanmış ve hain plan uygulanmaya başlanmıştı.Köyün etrafı kuşatılmış, telefonları kesilmişti. Köyün insanlarının az sonra başlarına geleceklerden haberleri yok. Namaz vaktidir. Hoca güzel sesiyle ezan okor. Başbağlar köyünde bugün bir farklılık var. Hava diğer günlerden daha güzel. Dağlar bu şirin köye tebessüm ediyor adeta. Hocanın okuduğu ezanla, bir hüzün doluyor köyün insanlarına.Farkında olmadan hoca ezanı bir hoş ve hüzünlü okuyor. Az sonra olacakları hissetmişçesine hoca ağlıyor adeta.
Başbağlar'ın insanları bugün suskun, konuşmuyor. Olacak birşeyler belli ki... Ancak korku yok kimsede.Gökyüzü tebessüm ediyor Başbağlar köyüne.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesiliyor.Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık.Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağırışmalarına bırakıyor yerini.
5 Temmuz 1993. Saat 20.30. Köyün etrafında ve içinde yüz civarında gözü dönmüş cani.Suçsuz, günahsız insanları öldürmeye niyet etmiş bir grup dağ eşkıyası.
HOCANIN SESİ DUYULMUYOR
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, yüzü duvara dönük ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye "Bırakın ezanı tamamlayayım" dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
CAMİDE BULUNMAYAN ERKEKLER TESPİT EDİLİYOR
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. Falan filanı getirin diye emirler yağıyor. Baskın yapanlar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Mitlianlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar.Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy halkı bir anlam verememişti.Köyün içinde bulunan militanlar, kısa sürede köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;
"Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi.Anarşistlerin köyü bastığını söyledi.Ben de hemen kapıyı kapattım.Kapıyı kapatırken, beni gördüler.Gelip kapıyı açmamı istediler.Ama ben kapıyı açmadım.Döndü gittiler.Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık.Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar.Bir adamı başına diktiler.Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar.Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular.Erkeklerin evde olmadığını söyleyince, evin içine girdiler.O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye.Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler.Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar.Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler.Beni götürürlerken itti ve kaktılar.Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler.Kadınların toplandığı yere götürdüler.Etrafımıza bomba koydular.Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar.İçlerinde bayan olan terörist ziynet eşyalarımı istedi.Olmadığını söyleyince "Siz İstanbul Karagümrükten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? " dedi.
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI
Baskın sıradan bir baskın değil.Sanki katliamı gerçekleştirenler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahallelerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbuldan köye tatil için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor.Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar.Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;
"Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını.Selim Pato, sen gel dediler.Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler.Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı.
Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu.Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm.Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık.Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular.Erkekleri de öbür tarafa topladılar."
Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık.Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı.Artık köyde yanan evlerin alevi ve kurşun sesleri duyuluyordu.Köy sakinlerinden G.D. "Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular.Biz telsiz var sanıyoruz.Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış.Dereden çıkmışız, bomba patlamış." Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dereden ayrılıyorlar.Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı.Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler.Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün tamamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu.
BİR DAHA OKULA GİTMEYECEKSİNİZ
Kanlı katliamın gözü yaşlı tanıklarından N.L. " Köye geldiler silahlı silahlı adamlar.Sırtlarında bombalar vardı.Gözümün önünde silahlarını ateşlediler.33 kişiyi kurşuna dizdiler.Ben onların yanında duruyordum.Hepsi sizin gibi bizim gibi konuşuyorlardı.Benim yanımda bir tane çocuk vardı.Çocukları tutuyorlardı "Bir daha okula gitmeyeceksiniz." diyorlardı.Ben dedim ki: Oğlum niye okula gitmesinler ki? Birisi elini benim omuzuma dayadı." Konuşma sen ne anlarsın?" dedi.Köyü üç dört defa dolaştılar kim var kim yok topladılar.Allah kimseye göstermesin, göz önünde insanların öldürülmesi çok acılı bir durum."
Katliamı gerçekleştirenler köydeki insanları toplarken: "Size bir şey yapmayacağız, sadece konuşacağız." diyorlardı.Ancak militanların hareketleri ve gözlerindeki ifade durumun hiçte öyle olmayacağını gösteriyordu.
Militanlar, köyde gerçekleştirdikleri katliamda kinlerini yenememiş olacaklar ki, köydeki evleri, araçları ateşe verdiler.Evlerin yanında bulunan ahırlardaki hayvanlar da çıkan yangınlarda diri diri yandılar.
KONUŞMA YAPACAĞIZ
Başbağlar köyünün muhtarı: "Militanlar camiye girdiklerinde sanki beni tanıyorlarmış gibi yanıma geldiler.Daha önce teröristle karşılaşmadığım için çok korktum.Benim yanıma geldiler.Tehditler yağdırıp bütün köyü yakacaklarını; ancak kimseyi öldürmeyeceklerini söyleyerek bu eylemin amacının T.C. "ye bir uyarı niteliğinde olduğunu belirttiler. Daha sonra erkekleri köyün dışına çıkardılar ateşe başladılar.Ben arka sıralarda olduğum için biri göğsümden ikiside bacağımdan üç kurşun yedim.Ölmüş gibi yaptım canımı kurtardım." diye anlattı olayı.
Yine köyün erkeklerinden yaralı olarak kurtulan S.A. :" Camide namaz kılıyorduk/İkisi kadın çok sayıda militan namaz ortasında ellerinde silahlarla camiye girip namazı bozdular.Daha sonra bizi silah zoruyla dışarı çıkardılar.Bize : "Korkmayın sizi öldürmeyeceğiz" dediler. Daha sonra bizi köyün yüz metre dışındaki kavaklık bir yere topladılar.Burda yaklaşık bir saat propaganda yaptılar."Hükümet kuracağız, T.C. sizi ve bizi Türk-Kürt-Alevi-Sünni demeden katlediyor. Hesap sormaya geldik.Birbirinize sarılın" dediler.Daha sonra militanların lideri olan kişi telsiz görüşmesi yaptı ve ateş serbest diye bağırdı.Otomatik silahlarla üzerimize ateş açtılar.Aramızda sağ kalanları ayrıca yakından ateş ederek öldürdüler.Ben kenarda kalmıştım.Ölü numarası yaptım.Sırtımdan iki kurşun yedim."
Silah sesleri dağlarda yankılanıyor.Köyün tüm erkeklerini bir araya toplayan teröristler bir buçuk saat propagandadan sonra elindeki makineli tüfeklerle ölüm kustular.Şehit olan masum insanların feryatları ve atılan kurşunların çıkardığı gürültü Munzur Dağlarında yankılanıyordu.Ne çareki Başbağlar'dan çıkan feryat seslerini kimse duyamıyordu. Katliam sonrasında şehitlerin üzerinde ve etrafında tam beş yüz elli mermi kovanı bulundu.Kanlı baskının bilançosu: Yirmi dokuz kişi kurşunlanarak şehit edilmiş, biri çocuk biri kadın, dört kişi de evlerinin içinde diri diri yakılarak şehid edilmiştir.Köyde bulunan tüm evler ve araçlar yakılmış. Başbağlar köyü büyük bir ızdırapla sabahı beklemektedir.
GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER
Militanlar topluca geldikleri köyden istediklerini elde ettikten sonra gittiler.Başbağlar köyü karanlıktır artık.Gökyüzü Başbağlar'a ağlıyor.Birkaç saat önce ne ezanı okuyan hoca, ne ezanın okunduğu cami, ne de camideki cemaatten eser kalmamıştır.
Şimdi Başbağlar'da yaşlı ninelerin ve çocukların feryat ve figanları duyuluyor.Militanlar köyü terk ederken Şehitlerin yanlarına bir bildiri bıraktılar.Bu bildiriyle ülkemizdeki Alevi-Sünni çatışmasını çıkarmaya çalıştılar.Söz konusu bildiride bu katliamın Sivas olaylarına misilleme olduğu belirtiliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder