27 Temmuz 2010

Şehid Olanlar Allah'ın Sevgili Kullarıdır..- 5

Asiye Hatun çıktıktan sonra Maşita Sultan elini başının altına yastık yapıp soğuk betonlara uzandı. Hemencecik uykuya daldı. Güzel rüyalar ve rüyasında Yeşil Kuşlar, vadiler ve bir de ışık gördü. Uykusunu gıcırdayarak açılan kapı ve hücresine doluşan bir manga asker bozdu.

"Kalk" dedi salyalı bir ses: "Gidiyorsun"

Maşita Sultan sessizce kalktı. Bir manga asker arasında ve elleri/ayakları zincirli olarak dehlizler, koridorlar, basamaklar derken infaz odasına geldiler. Oda bir hayli kalabalıktı. Saray ehli hiyerarşiye uygun bir şekilde protokoldeki yerini almış, daha arkadakiler meraktan boyunlarını uzatıyor Maşita'yı daha yakından görmek istiyorlardı. Garip, sessiz, mahzun Maşita kalabalık içinde yalnızlığını hissediyor; ama imanın bahşettiği izzete muhalif bir tek emare bile taşımıyordu.

Maşita'yı zincirli olarak odanın tam ortasında bırakan muhafızlar 2-3 adım geri çekildiler. Firavun tahtından kalkıp Maşita'yı süzdü. Yüzünden kibir dökülüyordu. Odadakiler nefeslerini tutmuş seyrederken Firavun seyredenleri taraf yapma kastıyla saray ehline döndü:

"Ey Kullarım! Ben sizin rabbiniz değil miyim?"

Saraydaki bir avuç Mümin hariç "Evet" diye tek tip bir cevap duyuldu.

Firavun; "Şu gördüğünüz zavallı, Set'e (1) ruhunu satmıştır. O Musa ile işbirliği yapıp bu ülkeyi elinizden almak istemektedir. Musa ve yanına topladığı asi(!)lerin tek derdi ülkeniz Mısır'daki refahı bozmaktır. Bu zavallıya hepinizin önünde şefkat kollarımı açıyorum. (Maşita'ya dönüp) 'Ey Kadın! Senin benden başka ilahın var mı?"

Maşita Sultan; "Sen ilah değilsin ki senden başka ilahım olmasın. Benim bir tek ilahım vardır Ey Firavun! Seni, beni, bu sana kul olanları yaratan, sana bu saltanatı veren ilahım Musa'nın Rabbidir"

Şu işe bakın hele! Bir kadın, zavallı, çelimsiz bir saray hizmetçisi! Koskoca, haşmetli Firavunun karşısında yüzüne, gözlerinin içine bakıp hem de korkmaksızın bunları söylüyor ha! Odadakiler kendilerini yokladılar. Hayır, uykuda değildiler ve rüya da görmüyorlardı. Bunun bir izahı olmalıydı.

Sizlerin Allah'a tapmayı özümsediği kadar, beyinlerinin salgıladığı korku onları öyle bir ruhsuz hale sokmuştu ki; rüyalarında dahi Firavuna secde eder, yalakalık yaparlardı. Öyleyse Maşita nasıl olurdu da bunları söylerdi. Maşita kesinlikle çıldırmış olmalıydı.

Almıyordu köle dimağları, kabullenemiyordu kara kalpleri. Onlar infaz odasında adli suçluların hep Firavunun ayağının altını yalayıp af dilemelerine tanık olmuştu. Bu siyasi suçlu farklı ve uzaktı onlara. Çünkü bu, Maşita Sultandı. Bu Allah'a adanmanın, özün söze muhalif olmamasının, bir bayanın yiğitlikte zirveyi zorlamasının, yelelerinden zincirlenmiş bir aslanın küçük yüreklere korku salmasının timsaliydi. Bu, mücahidelerin sultanı Maşitaydı.

Firavunun nasıl da çılgına döndüğünü takdir edersiniz. Maşitanın sözleri birer ok gibi beynine saplanmıştı. Daha fazla konuşup da başkalarını etkilememesi için Firavunun emriyle kollarından tavana asıldı. İkinci bir emriyle kırbaçlama faslı başladı. Vücuduna inen kırbaç darbeleri üst derisini yırtıyor, etine oradan da kemiklerine, kaburgalarına keskin sancılar yerleştiriyor sonra geri çekiliyordu. Şaklayarak geri çekilen kırbacın indiği yerden kan sızıyor, damla damla ayaklarından yerlere düşüyordu.

Yakınlarda bir yerde Kızıldeniz homurdanmaya başladı. Sanki Maşita'nın değil de Kızıldeniz'in sırtına iniyordu kırbaç. Kabarıp saraya kadar tüm arzı yutmak istiyordu. Dağ, taş, vadi "Hayıııır " diyordu. "Biraz daha sabır Kızıldeniz, azıcık daha. Sen kinini dalgalarında biriktir ve bekle."

Firavun bir ara cellâda eliyle "dur" emri verdi. Artık aklı başına gelmiş olmalıydı. Maşita'nın yanına sokuldu. Cellad elinde kırbaç, yüzünde kara maskesiyle iki adım geri çekildi, soluklanmaya başladı. Firavun elleriyle Maşita'nın saçlarından tutup sertçe başını yukarı kaldırdı; "Söyle ey kadın! Senin benden başka ilahın var mı?" Maşitanın sesi kısılmıştı.

Hayır Maşita! Kısılamazdı sesin. Kısılmamalıydı. Yoksa nasıl duyarız seni, senden asırlar sonra.

Firavun, saçından tekrar çekerek aynı soruyu sordu: "Ey kadın senin benden başka ilahın var mı?"

Aman Maşita Sultan aman. Yılmayasın sakın. Tereddüt etme bile. Takiyyelerin, ürkek siyasetlerin gölgesine girmeyesin sakın. Ki senden asırlar sonra Hakkı eğip bükmeyelim.

Maşita var gücüyle derin bir nefes topladı yüreğinde. "Ey Firavun! Benim bir ve tek ilahım var. O da Musa'nın Rabbidir" dedi ve nefesinin son deminde yüzüne tükürdü Firavun'un.

Allahu Ekber! Sultanlar sultanı sahte ilahların, tağuti bir düzenin temellerine musallat oldu. Kâinat derin bir oh çekti batıl zayi oldu diye.

Allahu Ekber! Maşita Sultan, Firavunlara tükürmeyi öğretti.
DEVAMI VAR...

1-Mısır müşriklerinin var olduğuna inandıkları tahrip ve kötülük tanrısı

Ziya Çevlik (inzar Dergisi 42. Sayı)

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali