10 Temmuz 2010

Harama bakmanın hükmü

Harama bakmanın şeytanın zehirli bir oku olmasına dair bir hadis var, onun (Arapça) metnini, kaynağını ve mealini verebilir misiniz?

Hadisin Arapça metni:
عن حذيفة ، رضي الله عنه قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم « النظرة سهم من سهام إبليس مسمومة فمن تركها من خوف الله أثابه جل وعز إيمانا يجد حلاوته في قلبه » « هذا حديث صحيح الإسناد ولم يخرجاه »

Hadisin Kaynağı: Hakim, Müstedrek, 4/314; Münzirî, et-Tergib ve't-Terhîb, III, 63.

Hadisin tercümesi:

"Harama bakmak, şeytanın oklarından zehirli bir oktur. Bu sebeple, Allah'tan korktuğu için harama bakmayı terk eden kimseye mükâfat olarak Allah öyle bir iman verir ki, onun tadını kalbinde hisseder."

Bizim bu dünyaya gönderilişimizin bir gayesi olduğu gibi, sahip olduğumuz her bir organımızın da bir yaratılış sebebi vardır. Bizler her bir uzvumuzu yaratılış istikametinde kullanmakla mükellefiz. Mesela gözlerimiz Allah'ın bizlere bahşettiği çok değerli birer nimet olduğuna göre, bu nimetin şükrünü eda etmek de ancak onları Rabbimizin razı olacağı bir yolda kullanmakla mümkün olacaktır. Bediüzzaman Hazretleri bu konuyu enfes ifadeleriyle şu şekilde ele alır:

"Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer, Cenab-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer göz Allah hesabına kullanılırsa hem büyük bir kıymet kazanır, hem de göz gibi bir nimete sahip olma ve onu Allah yolunda kullanmanın manevî zevkini yaşatır. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve O'nun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir mütalaacısı ve şu âlemdeki mûcizât-ı san'at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar." (Sözler, s.25)

Burada haram olan bakış, kastî ve iradi olan bakıştır. Yani burada nehyedilen husus çarşıda, pazarda yürürken kişinin ani olarak gözüne çarpan haramlar değil, onun bizzat bakmayı murad ederek, bakışlarını harama çevirmesi ve bu yasağı işlemesidir. Efendimiz'in (s.a.s) Hz. Ali'ye (r.a) tavsiyelerinde bu mesele açıkça görülmektedir:

"Ey Ali, elinde olmadan gözüne ilişen bir harama ikinci defa bakma. Zira ilk bakış lehinedir, ama ikinci bakış aleyhinedir." (Tirmizî, Edeb 28; Ebû Dâvud, Nikâh 44)

Aynı şekilde Hz. Cerir (r.a) Resülüllah'a ani bakıştan sorduğunda ona "Nazarını hemen çevir" buyurur. (Müslim, Âdâb 45; Ebû Dâvud, Nikâh 44)

Demek ki, bizler gözümüze bu şekilde nahoş görüntülerin gelmemesi için daha baştan dikkatli olacak, ancak gözümüze ilişen böyle bir tablo karşısında da hemen bakışımızı başka tarafa çevireceğiz.

Harama bakmanın, kalbe saplanan zehirli bir oka benzetilmesine gelince:

Kişinin gözlerini haramdan koruması bizzat Kur'an'da emredilmiştir:
"Mümin erkeklere bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve zinadan korumalarını söyle. Bu, onlar için en uygun olan davranıştır. Allah yaptıkları her şeyden hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini günahtan korumalarını söyle!" (Nur, 24/30-31)

Aynı şekilde Allah Teala "Zinaya yaklaşmayın" emriyle, zinanın öncüsü sayılabilecek her türlü söz ve davranışı yasaklamıştır. Bu yasağın içine öncelikle harama nazarın girdiğini söyleyebiliriz. Çünkü müstehcen görüntülere bakmak bir taraftan mü'minler arasındaki hürmet ve muhabbeti yok ederken, diğer yandan kişinin ahlaki ve dini yönden derin yaralar almasına ve sahip olduğu birçok duygunun sönmesine veya ölüp gitmesine sebep olmaktadır.

Demek ki, bir açık saçık görüntüyle karşılaşan kişinin önünde iki seçenek vardır: Ya bu günahı irtikap ederek şeytanın bu zehirli okuna hedef olacak; ya da Allah korkusundan dolayı bu günahtan yüz çevirecek ve bu amelinin neticesinde kalbinin derinliklerine kadar işleyecek bir iman neşvesi tadacak. İşte bu imtihan dünyasında tercih kula kalıyor

Başka bir hadislerinde Peygamber Efendimiz (s.a.s), gözleri haramdan korumanın, Allah katında ne kadar makbul bir amel olduğunu şu ifadeleriyle anlatıyor:

"Kıyamet günü bütün gözler ağlayacaktır, ancak şunlar müstesna: Allah'ın haramlarına bakmayan gözler, Allah yolunda seher vakti uyanık olan gözler, Allah korkusuyla sinek başı (gibi yaşlar) döken gözler." (et-Terğib ve't-Terhîb, 3:35) Buradan anlıyoruz ki, Cenab-ı Hak haramlar karşısında ürperti duyup, gözlerini o çirkin manzaralardan sakındıran kullarını, orada mahzun etmeyecek ve o gözleri ağlatmayacaktır.

Kişinin helal olmayan görüntülere bakması karşılığında, onun ruhî ve manevi hayatında oluşacak tahribatlar Risale-i Nur'da şu şekilde anlatılıyor:

"Nasıl ki merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder, öyle de, ölmüş kadınlar suretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine hissiyât-ı ulviye-yi insaniyeyi sarsar, tahrip eder." (Sözler, s. 381)

"Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma." (Lemalar, 655)

Burada üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir nokta vardır. Her haramı terk, insana bir vacip işlemiş gibi sevap kazandırır. Yani kişi sevap haznesini, haramlardan kaçarak da doldurabilir. Hatta yerine göre, kişinin bu yönden kazanacağı sevaplar daha çok olabilir. Çünkü günümüz şartlarını düşündüğümüzde, çok sık haramlarla baş başa kalabilmekteyiz. Bu haramlara karşı bizim göstereceğimiz her karşı koyuş, mertebemizin yükselmesinde bizim için ayrı bir basamak olacaktır. Biraz daha açarsak, çarşısıyla pazarıyla, televizyonuyla, internetiyle günümüz dünyası haramlara çok açık hale gelmiştir. Aynı ölçüde bizler, harama girmeme konusunda azmimizi ve gayretimizi arttıramazsak farkında olmadan düşmeye başlayabiliriz. Ve (Allah muhafaza) öyle bir an gelir ki geri dönüşü çok zor olabilir. Ve yine günahların neticesinde kalbimizde oluşan o siyah noktalar, öyle bir gün gelir ki, bütün kalbimizi kaplar da, biz farkında bile olamayız.

Dolayısıyla, daha baştan günaha karşı tavrımızı açıkça ortaya koymalıyız. Ve böyle bir günah işlediğimizde, ona hiç hayat hakkı tanımamalı ve derhal derin bir pişmanlık içerisinde tövbe ve istiğfarla o günahın izalesine bakmalıyız.

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali