Bugün 20 Temmuz...
20 Temmuz 1974'te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı'nın 35. yılı.Kıbrıs Savaşı'na ait haberler arasında benim ilgimi çeken iki çarpıcı anekdot vardır. Birini Kıbrıs'ın efsane lideri Sayın Rauf Denktaş'tan dinlemiştim. Kıbrıs çıkarmasında meleklerin katkısına yönelik duygulu bir hikayedir. Yeri geldiğinde bunu da aktarmak istiyorum.
Diğeri de aslında çok bilinen bir mevzu ama yazmaktan da, okumaktan da, denk düştüğünde anlatmaktan da keyif aldığım hoş bir tarihi anekdottur. Bugün sizlere ondan söz edeceğim.
Telefon sesiyle uyandığında henüz güneş doğmamıştı. Uyku mahmurluğuyla telefondaki sese kulak verdiğinde duyduklarına inanamadı. Şoförünü aradı ve acilen gelmesini istedi. Beklemeye tahammül edemediğinden, vakit kaybetmemek için üstünü bile değiştirmeden pijamalarla sokağa fırladı.
Arabasız gidemeyeceğini sokağa fırlayınca anladı. Henüz gün ışımamıştı. Seyir halinde bir kamyonet gördü ve el etti. Bindiğinde ekmek servisi yapan kamyonet olduğunu anladı. Şoförden kendisini derhal Dışişleri Bakanlığına götürmesini rica etti. Şoförün kendisine 'deli mi acaba?' diye tereddütle baktığını görünce, dışişleri bakanı olduğunu, fakat acilen bakanlığa gitmesi gerektiği için bu vaziyette sokağa fırlamak zorunda kaldığını söyledi. Şoför inanmadıysa da, sabahın o erken saatinde bir çatlak nedeni ile başına daha fazla iş almamak için yolu üzerindeki bakanlık önüne bırakmak suretiyle en azından başından savmak ve ondan kurtulmak istedi.
20 Temmuz 1974'te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı'nın 35. yılı.Kıbrıs Savaşı'na ait haberler arasında benim ilgimi çeken iki çarpıcı anekdot vardır. Birini Kıbrıs'ın efsane lideri Sayın Rauf Denktaş'tan dinlemiştim. Kıbrıs çıkarmasında meleklerin katkısına yönelik duygulu bir hikayedir. Yeri geldiğinde bunu da aktarmak istiyorum.
Diğeri de aslında çok bilinen bir mevzu ama yazmaktan da, okumaktan da, denk düştüğünde anlatmaktan da keyif aldığım hoş bir tarihi anekdottur. Bugün sizlere ondan söz edeceğim.
Telefon sesiyle uyandığında henüz güneş doğmamıştı. Uyku mahmurluğuyla telefondaki sese kulak verdiğinde duyduklarına inanamadı. Şoförünü aradı ve acilen gelmesini istedi. Beklemeye tahammül edemediğinden, vakit kaybetmemek için üstünü bile değiştirmeden pijamalarla sokağa fırladı.
Arabasız gidemeyeceğini sokağa fırlayınca anladı. Henüz gün ışımamıştı. Seyir halinde bir kamyonet gördü ve el etti. Bindiğinde ekmek servisi yapan kamyonet olduğunu anladı. Şoförden kendisini derhal Dışişleri Bakanlığına götürmesini rica etti. Şoförün kendisine 'deli mi acaba?' diye tereddütle baktığını görünce, dışişleri bakanı olduğunu, fakat acilen bakanlığa gitmesi gerektiği için bu vaziyette sokağa fırlamak zorunda kaldığını söyledi. Şoför inanmadıysa da, sabahın o erken saatinde bir çatlak nedeni ile başına daha fazla iş almamak için yolu üzerindeki bakanlık önüne bırakmak suretiyle en azından başından savmak ve ondan kurtulmak istedi.
Kulaklarına inanamadı...
Yukarıdaki satırlar bir romandan alınma değil. Yaşanmış bir olay.
Tarih 20 Temmuz 1974. Yukarıda bahsi geçen kişi dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan. Olayı anlatan da bizzat kendisi. Telefonda duyduktan sonra sokağa fırlamasına neden olaysa, Türk ordusunun sabaha karşı Kıbrıs'ın Girne sahillerine çıkarma yaptığı haberi.
Türk askerinin Kıbrıs'a çıktığını haber alır almaz Callaghan'ın pijamayla sokağa fırladığına dair haberler, o günlerde İngiliz kamuoyunda büyük ilgi görür. Ülkenin çıkarlarını düşünen sorumlu devlet adamı imajı ona gün gelir başbakanlık yolunu da açar.
Nitekim 1976'da Harold Wilson'dan Başbakanlığı devralır. 1978 seçimlerini Muhafazakar Parti kazanınca Margaret Thatcher başbakan olur. 1980'de genel başkanlığı Michael Foot'a bırakır. Ardından, Avam Kamarası'ndan Lordlar Kamarası üyeliğine terfi eder.
Callaghan'ı sokağa fırlatan olayın temelinde, Türkiye'nin böyle bir harekata asla girişemeyeceği düşüncesi vardır. Çünkü Türk askeri, 1683 Viyana Bozgunu'nda bu yana yaklaşık üç asırdır ilk kez ileri bir hamle yapmakta ve kendi milli sınırları dışındaki bir toprağa Türk bayrağı dikmektedir.
Kıbrıs meselesinde tüm Batı ülkelerinin gösterdiği ortak hassasiyetin temelinde işte bu can alıcı nokta yatmaktadır. Nitekim o günlerde Avrupa ayağa kalkar. Türkiye'ye ambargo uygulanmakla kalmazlar, tecrit politikası da izlenir. Türkiye dışlanır. Kıbrıs sorununun bu kadar uzamasında amiyane tabirle bu kuyruk acısının etkisi de vardır.
Türkleri Avrupa'dan atmak üzere Viyana Bozgunu öncesi Papa öncülüğünde oluşturulan Kutsal İttifak'ın izlerini bugün bile görmek mümkündür. Bu sürecin Kıbrıs harekatı ile bir frenlenme noktasına girmesi Batı ülkelerini oldukça huzursuz etmiştir. One Minute'ın bu kadar etki yapmasının bir nedeni de budur. Alışageldikleri düzenin rayından sapma ihtimali uykularını kaçırmaktadır.
Türkiye Kıbrıs davasında ilk tarihi kazanımını, 5-11 Şubat 1959 tarihinde Zürich'te yapılan görüşmelerde elde etmiştir. Kurulmasına karar verilen Kıbrıs Cumhuriyeti içinde, Kıbrıs Türk Toplumu'nun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasal güvenceler sağlanmış, bu yöndeki anlaşmalar da 19 Şubat 1959'da Londra'da imzalanmıştır. Türkiye'nin elde ettiği bu diplomatik başarıyı Avrupa bir türlü içine sindirememiştir.
Kıbrıs'ın bedeli ağır oldu...
Bu diplomatik başarıdan 1 yıl sonra gerçekleşen 27 Mayıs darbesinde eğer dış destek vardıysa (ki, olmaması düşünülemez), darbe sonrası idam edilen dönemin Başbakanı Menderes'le Dışişleri Bakanı Zorlu'nun en büyük suçlarının bu olduğunu düşünürüm. Aynı yıl içinde Londra yakınlarında düşen ve Adnan Menderes'in sağ olarak kurtulduğu uçak kazasını da oldum olası kuşkulu bulurum.
Dışişleri Bakanı Callaghan'ı pijamayla sokağa fırlatacak kadar öfkelendiren tarihsel saplantıya karşı dikkatli olunmalıdır. Aynı hassasiyet parametresi içinde meselelere yaklaşıyor olmadıklarını düşünmek gaflet olur.
35 sene önce pijamayla sokağa fırlayan dönemin İngiltere Dışişleri bakanı, sonraki yılların başbakanı Callaghan, Londra'nın güneyinde East Sussex'deki evinde 2005 yılında 93 yaşında öldü. 1945'te Cardiff milletvekili seçilerek İşçi Partisi'nde göreve başlayan Callaghan, üst düzey dört bakanlığı, yani başbakanlık, dışişleri, içişleri ve maliye bakanlığını üstlenmiş tek İngiliz siyasetçiydi.
Bu kadar tecrübeli bir siyasetçinin pijamayla sokağa fırlayacak kadar Türk askerinin Kıbrıs çıkarmasını önemsemesi üzerinde düşünülmesi gereken husustur.
Tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyoruz.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY � Haber7
Yukarıdaki satırlar bir romandan alınma değil. Yaşanmış bir olay.
Tarih 20 Temmuz 1974. Yukarıda bahsi geçen kişi dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan. Olayı anlatan da bizzat kendisi. Telefonda duyduktan sonra sokağa fırlamasına neden olaysa, Türk ordusunun sabaha karşı Kıbrıs'ın Girne sahillerine çıkarma yaptığı haberi.
Türk askerinin Kıbrıs'a çıktığını haber alır almaz Callaghan'ın pijamayla sokağa fırladığına dair haberler, o günlerde İngiliz kamuoyunda büyük ilgi görür. Ülkenin çıkarlarını düşünen sorumlu devlet adamı imajı ona gün gelir başbakanlık yolunu da açar.
Nitekim 1976'da Harold Wilson'dan Başbakanlığı devralır. 1978 seçimlerini Muhafazakar Parti kazanınca Margaret Thatcher başbakan olur. 1980'de genel başkanlığı Michael Foot'a bırakır. Ardından, Avam Kamarası'ndan Lordlar Kamarası üyeliğine terfi eder.
Callaghan'ı sokağa fırlatan olayın temelinde, Türkiye'nin böyle bir harekata asla girişemeyeceği düşüncesi vardır. Çünkü Türk askeri, 1683 Viyana Bozgunu'nda bu yana yaklaşık üç asırdır ilk kez ileri bir hamle yapmakta ve kendi milli sınırları dışındaki bir toprağa Türk bayrağı dikmektedir.
Kıbrıs meselesinde tüm Batı ülkelerinin gösterdiği ortak hassasiyetin temelinde işte bu can alıcı nokta yatmaktadır. Nitekim o günlerde Avrupa ayağa kalkar. Türkiye'ye ambargo uygulanmakla kalmazlar, tecrit politikası da izlenir. Türkiye dışlanır. Kıbrıs sorununun bu kadar uzamasında amiyane tabirle bu kuyruk acısının etkisi de vardır.
Türkleri Avrupa'dan atmak üzere Viyana Bozgunu öncesi Papa öncülüğünde oluşturulan Kutsal İttifak'ın izlerini bugün bile görmek mümkündür. Bu sürecin Kıbrıs harekatı ile bir frenlenme noktasına girmesi Batı ülkelerini oldukça huzursuz etmiştir. One Minute'ın bu kadar etki yapmasının bir nedeni de budur. Alışageldikleri düzenin rayından sapma ihtimali uykularını kaçırmaktadır.
Türkiye Kıbrıs davasında ilk tarihi kazanımını, 5-11 Şubat 1959 tarihinde Zürich'te yapılan görüşmelerde elde etmiştir. Kurulmasına karar verilen Kıbrıs Cumhuriyeti içinde, Kıbrıs Türk Toplumu'nun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasal güvenceler sağlanmış, bu yöndeki anlaşmalar da 19 Şubat 1959'da Londra'da imzalanmıştır. Türkiye'nin elde ettiği bu diplomatik başarıyı Avrupa bir türlü içine sindirememiştir.
Kıbrıs'ın bedeli ağır oldu...
Bu diplomatik başarıdan 1 yıl sonra gerçekleşen 27 Mayıs darbesinde eğer dış destek vardıysa (ki, olmaması düşünülemez), darbe sonrası idam edilen dönemin Başbakanı Menderes'le Dışişleri Bakanı Zorlu'nun en büyük suçlarının bu olduğunu düşünürüm. Aynı yıl içinde Londra yakınlarında düşen ve Adnan Menderes'in sağ olarak kurtulduğu uçak kazasını da oldum olası kuşkulu bulurum.
Dışişleri Bakanı Callaghan'ı pijamayla sokağa fırlatacak kadar öfkelendiren tarihsel saplantıya karşı dikkatli olunmalıdır. Aynı hassasiyet parametresi içinde meselelere yaklaşıyor olmadıklarını düşünmek gaflet olur.
35 sene önce pijamayla sokağa fırlayan dönemin İngiltere Dışişleri bakanı, sonraki yılların başbakanı Callaghan, Londra'nın güneyinde East Sussex'deki evinde 2005 yılında 93 yaşında öldü. 1945'te Cardiff milletvekili seçilerek İşçi Partisi'nde göreve başlayan Callaghan, üst düzey dört bakanlığı, yani başbakanlık, dışişleri, içişleri ve maliye bakanlığını üstlenmiş tek İngiliz siyasetçiydi.
Bu kadar tecrübeli bir siyasetçinin pijamayla sokağa fırlayacak kadar Türk askerinin Kıbrıs çıkarmasını önemsemesi üzerinde düşünülmesi gereken husustur.
Tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyoruz.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY � Haber7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder