26 Mayıs 2009

Arap Ülkelerindeki Sessiz Savaş: İsrail Casusları

Arap Ülkelerindeki Sessiz Savaş: İsrail Casusları Lübnan'da ardı ardına çökertilen casus şebekeleri, İsrail'le Araplar arasındaki gizli savaşı açığa çıkardı.

Son günlerde Lübnan’da İsrail casus grupları hakkında ortaya çıkanlar, Arap ülkelerinden bazı Avrupa ülkelerine ve Amerika’ya kadar dünyanın farklı bölgelerinde bulunan çok sayıda İsrail casus şebekeleri hakkında bahsedilenleri hatıra getirdi.

Ama belki Lübnan casus şebekelerinin önem verdiği şey, Lübnan ordusunda emekli bir generalin Lübnan güvenlik güçlerine ait çok değerli istihbarat arşivini İsrail’e kaçırabilmiş olmasıdır. Soruşturma hala devam ediyor. Direniş ve Lübnan devletini hedef almakla alakalı yeni sürprizler ortaya çıkabilir.

Bütün bunlarla eş zamanlı olarak bazı basın kaynaklarından, İsrail’in yaklaşık 1 yıldır Mossad’ın planlamasıyla Filistin’de Arap ülkelerinden bazı kişilere askerlik ve casusluk eğitimi vermek için bir kışla kurduğu hakkında haberler sızmıştı. İsrail bu kişileri, kendi çıkarları için tehlike oluşturduğunu düşündüğü Arap ülkelerinde operasyon düzenlemeye hazırlamak için eğitiyor. Bu kışlalar Cezayir, Fas ve Yemenli askerleri barındırıyor. Bu kişiler Filistin’e, Avrupa’dan gelen El Al uçaklarıyla ve sahte pasaportla giriyorlar.

Şebekelerin Sonu Gelmiyor

İsrail güvenlik teşkilatı özellikle de Mossad, farklı ülkelere casus yollayarak casus gruplarını harekete geçirmeye çalıştı. Tespit edilen en önemli casus şebekelerinin neler olduğundan kısaca bahsedelim:

1- Mısır iki ülke arasında 30 sene önce imzalanan barış anlaşmasına rağmen İsrail istihbaratının vatandaşlar düzeyinde çalışabileceği en güzel hedefi oluşturuyor. Mısır’da ortaya çıkarılan Mossad ajanlarının sayısı yaklaşık 70, bunların %75’i Mısırlı %25’i İsrailli. Mısır devlet güvenlik mahkemesinin dosyaları casusluk davalarıyla dolup taşıyor. Bunlardan en önemlileri şöyle sıralanabilir:

-1985 yılında yakalanan 9 kişiden oluşan ve turistik gruplar içinde görevlendirilen meşhur casus şebekesi.

-Kahire’de İsrail Akademisi merkezinde çalışan kişileri içeren 1986 yılında ortaya çıkarılan bir şebeke.

-86 yılının sonlarında Şarm Eş-Şeyh sahil bölgesinde 4 casus yakalandı.

-87’de Şarm Eş-Şeyh’i ziyaret etmekte olan İsrailli turistlerden oluşan bir casus şebekesi ortaya çıkarıldı.

-90’da Mısırlı bir casus İsrailli bir istihbarat subayıyla Mısırlı bir kızı casusluk yapmaya kışkırtmaktan yakalandı. Ama kız bunu yapmayı reddetti ve güvenlik güçlerine durumu bildirdi.

-91’de iki farklı olayda iki casus yakalandı.

-92’de 4 kişiden oluşan “Mısrati” aile şebekesinin çöküşü.

-96’nın sonlarında Azam Azam adlı bir şahsın ve Mısırlı ortağının yakalanması. Tel Aviv, Kahire’ye uygulanan siyasi baskılar sonunda bu kişinin serbest bırakılmasını sağladı.

-97’nin ortalarında dalgıç kıyafeti giyen ve görevi Mısır İsrail arasında yüzerek etrafı kolaçan etmek olan bir casus ortaya çıkarıldı.

-2000’de Mossad için Almanya’da askerlik yapmış Mısırlı bir casus yakalandı.

2-Ürdün’de 97 yılında Hamas’ın siyasi büro başkanı Halid Meşal’i öldürmeye çalışan Mossad ajanları yakalandı. Bu kişiler hareketin kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’in serbest bırakılması karşılığında tahliye edildiler.

3-Lübnan’da son senelerde Mossad için çalışan bir grup casus şebekesi ortaya çıkarıldı. Bu şebekelere bazı güvenlik ve istihbarat görevleri verilmişti. Bunlardan sonuncusu yazının başında bahsettiğimiz şebekedir.

4-Suriye’nin idam ettiği ve İsrail’in hala cesedini almak istediği meşhur casus Eli Cohen.

5-Amerikan işgalinden sonra alenen İsrail casus şebekeleriyle kaynayan Irak.

6-Son dönemde İran’da Mossad’la ilişkisi olan Yahudi bir grubun tespit edilmesi.

Toplumları Sabote Etme ve Ekonomilerini Vurma

Casus şebekeleriyle birlikte gizli ve açık hedefler dizisi de ortaya çıktı. Bunların bazısı istihbarat açısından yasal görünse de bazısı Mossad’ın gündeminde yabancı görünüyor. Bunlardan bazısı şunlardır:

1-İsrail’in gelecekte olabilecek askeri karşılaşmalar için kendisine tehdit oluşturduğunu düşündüğü güvenlik istasyonları ve askeri alanlarda bizzat bu ülkelerden askeri ve güvenlik malumatı toplaması. Birçok casus, yasaklı bölgelerin fotoğrafını çeker ya da haritasını çıkarırken yakalandı. Bu kişilere ait filmler, fotoğraflar, gönderme ve alma istasyonları, film banyo tesisleri ele geçirildi. Bu fotoğrafların geceleyin Arap ordu birlikleri tarafından lazer ışınları kullanılarak çekildiği tespit edildi.

2-Casusların en modern elektronik cihazlarda eğitim görmesi ve özellikle Lübnan’daki direniş liderlerinin kullandığı alternatif daireler ve gizli sığınaklarda bulunmaları. 2006’daki savaş, casusların bombalanması gereken hedeflerin üzerine elektromanyetik ve fosforlu işaretler koyduklarını, güney bölgelerindeki bir çok yere dinleme cihazları yerleştirdiklerini ve İsrail’e direnişe bağlı yerler ve tüneller hakkında bilgi verdiklerini ortaya çıkardı.

3-Özellikle Lübnan, Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki direnişçi güçlerin önemli şahsiyetlerinin ele geçirilmesi. Casus şebekeleri bu çeşit suikast silsilesini uygulamışlardır. Bu suikastlar Halil el-Vezir ile başladı Abbas Musevi, Fethi Şikaki, İzzeddin Şeyh Halil ve Irak işgaline karşı çıkan Iraklı önemli kişilerle devam etti.

4-İsrail güvenlik güçlerinin ekonomik ve yatırım projeleriyle bilgilendirilmesi. Bu projelerden bazıları turizm, tarım, borsa, menkul kıymetler ve bazı iş adamlarıyla ilgili bilgi elde edilmesidir.

Mısır güvenlik raporlarının ifade ettiğine göre kaçakçılık ve sahte para basma suçlarının %86’sını İsrailliler işliyor. Ekonomi raporları, İsrail’in Irak pazarlarında çok ucuz fiyata kırmızı et pazarladığını ve bu etlerin ya deli dana virüsü taşıdığını ya da süresi geçmiş olup toksinli maddeler içerdiğini, yenildiğinde kısırlık, kolera, tifo ve bağırsak zehirlenmelerine sebep olduğunu yayınlandı.

Ayrıca, birkaç sene önce İsrail’in kanserojen maddeler içeren kozmetik ürünler ve saç boyalarını Avrupa ülkeleri kanalıyla Arap ülkelerine sızdırma girişimleri sonuçsuz bırakılmıştı.

5-Özellikle farklı çeşitleriyle büyük miktarlarda uyuşturucu dağıtımı ve beyaz kadın ticareti yaparak, uluslar arası fuhuş şebekelerini gözeterek toplumsal ve ahlaki yıkımı gerçekleştirmek. Raporlar 10 sene içerisinde uyuşturucu davalarından yargılanan İsraillilerin sayısının 4457’ye ulaştığına işaret ediyor. Üstelik bu sayı sadece Mısır’a ait. İsrail kaynakları da Mısır’a yıllık olarak sınır kapılarından 500 ton uyuşturucu girdiğini doğruladı. Bu bağlamda Maarif gazetesi İsrail’de yaşayan 5000 çocuğun komşu ülkelerden kaçırıldığını ya da çalındığını sonra da Yahudileştirildiklerini yazdı.

Casusluğun Gelecekteki Savaşlara Etkisi

Dolayısıyla, İsrail için casusluk –geçmişte de gelecekte de- komşuları karşısında değişmez bir siyaset oluşturdu. Çünkü İsrail güvenlik kurumları, kısa bir zaman diliminde kaybolmayacak parametreler sebebiyle casusluğun dış politika için temel adres olacağını düşünüyor. Bu değişkenlerden bazısı şunlardır:

1-Askeri alanda; İsrail ile Suriye, İran ve Lübnan gibi komşu ülkeler ve Hizbullah ve Hamas gibi direniş güçleri arasında silahlı mücadele ihtimalinin artması ve zaman zaman bölgesel bir savaşın olacağının gündeme gelmesi.

2-İsrail’in Ürdün ve Mısır gibi komşu ülkelerle ilişkilerinde meydana gelen sakinlik. Özellikle Yemen’de yönetime radikallerin geldiği ve İsrail Dışişleri Bakanı Liberman’ın Yüksek Barajı bombalama tehdidinde bulunduğu bir sırada Mısır’ın korkması ve askeri tehdit almaktan şiddetle kaçınması.

3-İsrail’in Irak’ın geleceğiyle ilgili stratejik görüşü ve Irak’ın dini ve etnik gruplar arasında paylaşılması pastasından kendine de bir pay düşmesini istemesi. Belki de İsrail’in Mezopotamya havzasındaki ülkelere siyasi, güvenlik ve ekonomik açıdan müdahalede bulunması Irak’ın komşuları, Körfez ülkeleri ve Suriye’ye genel ve kapsamlı bir bakış oluşturacak şekilde ilk Amerikan askerinin buralara ayak basmasıyla daha belirgin hale geldi.

Daha sonraları Irak’ın kitle imha silahı bulundurduğu ve bu silahların bulunduğu yerler hakkında getirilen 870 tane sahte belgenin 810’unun İsrail ve Mossad tarafından getirildiği ortaya çıktı.

4-İsrail, etrafında olup bitenleri sürekli olarak hızlı ve yoğun bir takip altında tutmak istiyor. Çünkü o çevresindeki Arapların ona düşman olduğunu ve rejimlerin –en kötü haliyle- tarafsızlığının –en iyi haliyle- ya da sınırlarını korumasının uzun sürmeyeceğini biliyor.

Böylece, bir sonraki kabus -onun adlandırmasıyla- “siyasi İslam” güçlerinde ya da İsrail’in tasavvur edemediği Hamas’ın Filistin topraklarında dizginleri ele alması gibi kuzey, güney ve batı sınırlarında hakimiyeti ele geçirecek modellerde ifadesini bulacaktır.

Bütün bu sebeplerden ötürü, Ortadoğu İsrail güvenlik güçleri ve onların Batılı meslektaşları tarafından istihdam edilen casuslar hücresinden ibarettir. Bu casuslar oraya çıkarılan şebekelerin olduğu gizli bir savaş yürütüyorlar.

Diğer bir ifadeyle; İsrailli casusların bu savaşı şu ana kadar tek bir kurşun bile atılmamış, bomba fırlatılmamış olmasına rağmen devam etmektedir. Zeka ve hile savaşı. İsrail karşı taraf hakkında bilgi toplamayı başarırsa savaşı kazanır ama aktif güçler dikkatli olduğunda kaybeder. Bu durum bölgenin tarihini tasarlamada istihbaratın önemini vurguluyor. İlerleyen günlerde tanık olunacak gelişmeler dramatik olabilir.

isra haber
İslam Dünyasının Özgün Portalı
www.israhaber.com

Sizde Beğendiğiniz e-postaları, kendi eserlerinizi, ilanlarınızı veya bizimle paylaşmak istediklerinizi naturelist@gmail.com mail adresine yollayabilirsiniz..

Reklammatik'le Reklam İzle sen de kazan!

Hostinginizi Alın Bir Villa Sahibi Olun

İzleyen Kazanıyor

SüperTeklif'e üye ol, sen de kazan!
Hz.Muhammed_Tolstoy_Gizlenen_Kitap İNDİRR



Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali