08 Mayıs 2009

[Haftanın filmi] X-Men serisi, kaseti başa sarıyor

Çizgi roman dünyasının en popüler kahraman takımı X-Men'in en sevilen adamı Wolverine ilk üçlemenin ardından sinema macerasına tek başına devam ediyor.

Yeni "X-Men" filmi "X-Men Origins: Wolverine / X-Men Başlangıç: Wolverine" uzun bir süredir Hollywood'daki stüdyoların tutturduğu yolu kusursuz özetliyor: Artık anlata anlata suyu çıkarılmış bir hikayenin kökenlerine dönme ve bunu yaparken yıldızı yeni parlayan, lakin stüdyonun değneğinden de korkacak bir kiralık yönetmen bulma.

Amerikalıların adına 'prequel' dedikleri, bir öykünün öncesini anlatan filmlerin yeni bir örneğiyle karşı karşıyayız. Kameranın gerisinde ise dört yıl önce "Tsotsi" isimli filmiyle Güney Afrika'ya En İyi Yabancı Film dalında Oscar getiren yönetmen Gavin Hood oturuyor.

Çizgi roman dünyasının en popüler kahraman takımı X-Men'in en sevilen adamı Wolverine ilk üçlemenin ardından sinema macerasına tek başına devam ediyor. Tek başına dediysek, varını yoğunu satıp dağlara çekilmiş değil (gerçi bu filmde bunu da yapıyor), diğer mutantlarla da yolları sık sık kesişiyor. Lakin film büyük ölçüde Wolverine ve Sabretooth'un filmi. Kardeş olduklarını, beraber büyüdüklerini ve yıllar ilerledikçe düşmanlıklarının giderek sivrildiğini öğreniyoruz. (Seriye vâkıf olanlar hatırlayacaktır, Sabretooth, Bryan Singer'ın yönettiği ilk filmde de vardı... Orada Tyler Mane isimli tanınmamış bir aktörün canlandırdığı bu 'manikürden nasibini almamış' mutantı yeni filmimizde yetenekli karakter oyuncusu Liev Schreiber canlandırıyor.)

http://medya.zaman.com.tr/2009/05/01/men.jpg

Yeni film "X-Men Başlangıç: Wolverine" psikanaliz uzmanları için de bulunmaz bir nimet. James Logan'la 1850'lerin ortasında tanışıyoruz. Yaşı henüz sekiz-dokuz olmalı. Ağabeyi ve annesinin gözleri önünde baba katili olduğu andan itibaren yaşadığı vicdan muhasebesi her Dostoyevski okurunun aşina olacağı türden. Ömrünün geri kalanında yakasını bırakmayacak o hüzün, o vakar, o vicdan muhasebesinden miras ona. Ardından da, yıllar sonra kötücül Sabretooth'a dönüşecek ağabeyi Victor'la kıyasıya bir rekabet. Tamam, karşımızdakinin Karamazov Kardeşler'inki kadar entelektüel bir metin olduğunu iddia etmek zor, ancak bu kardeş rekabetinin öyküyü derinleştirdiği de muhakkak.

Bağımsız filmleriyle tanınmış yönetmen Kevin Smith, bir stand up şovunda X-Men'deki metnin ezilen eşcinsellere dair alegorik bir hikaye olarak okunabileceğinden söz etmişti. Öyle ya da böyle, X-Men'in 'farklı olana duyulan korku', 'dışlanmışların itilmesi' gibi, azınlıkta kalmışların verdiği yaşam mücadelesinin ağırbaşlılığına vurgu yapan bir metin olduğu şüphesiz.

James Logan'ın Wolverine'e evrilme öyküsüne geri dönersek... Logan asla yaşlanmadığı için onlarca yıl boyunca Amerika'nın dahil olduğu her savaşta görüyoruz onu: İç Savaş, iki Dünya Savaşı ve Vietnam'da, Amerikan saflarının en önünde... Kuşkusuz, bu hızlandırılmış tarih kursu sayesinde anlıyoruz ki, Wolverine feleğin çemberinden tekrar tekrar geçmiş. Ancak o arada niyeyse 'silahlara veda'sı Afrika'daki bir grup gariban köylünün katledilmesi esnasında gerçekleşiyor. Akabinde, yakasını bir türlü bırakmayan Amerikan derin devletinin onu bir deneye katma çabaları, inzivaya çekilip dağ başında pençelerden ırak kulübesinde karısıyla geçirdiği anlar ve nihayet Sabretooth'la uzun bir intikam mücadelesi... Öykünün kilit karakterlerinden biri de şeytani devlet görevlisi William Stryker (usta oyuncu Danny Huston'ın bedeninde). Stryker sahte bir baba figürü olarak filmin olur olmaz yerlerinde karşımıza çıkıyor.

Nihayetinde tüm o aksiyon hırgürünün arasında Wolverine'in özel yaşamına dair öğrendiğiniz kimi bilgi kırıntıları filmi izlenir kılan nadir şeylerden. Wolverine'in hayvanî yanını ortaya çıkarıp çıkarmayacağı, işte bütün mesele bu. BURÇİN S. YALÇIN

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali