Sedat Şeran
Ahiretin gerçekliği konusu, insanın psikolojik muhtevasında ve dış dünyada bulunan bunca delile rağmen yine de bazılarınca inkâr edilmektedir. Kur'an-ı Kerim, inkâr sebeplerinin başında dünya sevgisini zikreder. Ölümsüz âlemin nimetlerine nispetle son derece değersiz olan dünya nimetlerinin hemen ele geçirilebilir olması, onları cazip hale getirmiştir. Bu cazibeye kapılan gönüller, fani hayatı ebedi hayata tercih ederler.
Genellikle mal ve makam sahibi insanların oluşturduğu bu tipler, dünya hayatının çekici görünümüne aldanır, servetlerine, toplumdaki siyasi ve sosyal mevkilerine güvenerek mağrur olurlar. Hatta bu anlayış giderek onlarda bir inanç haline dönüşür. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur: "Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kişiler: 'Bu sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizi yer, sizin içtiğinizden içer. Gerçekten sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz. Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vaat ediyor? Bu size vaat edilen (öldükten sonra dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak. Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz (kimimiz) yaşarız, bir daha diriltilecek de değiliz. Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir, biz ona inanmıyoruz' dediler." (Mü'minun / 33-38)
Ahirete inanmayanların tatmin edici hiçbir delillerinin bulunmadığını, bu konudaki iddialarının bir kuruntudan ibaret olduğunu şu ayette veciz bir şekilde ifade edilmektedir: "Hâlbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez. Onun için sen bizi anlamaktan yüz çeviren kimselere yüz verme. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir. O hidayette olanı da çok iyi bilir." (Yunus / 36)
Birçok ayette Allah'a imanla ahirete iman beraber zikredildiği gibi ahireti inkâr edenlerin Allah'ı da inkâr durumuna düştükleri ifade edilir: "Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mallarını, insanlara gösteriş için sarfedenler de (ahirette azaba duçar olurlar). Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir arkadaştır o!" (Nisa / 38)
"(Resulüm! Kafirlerin seni yalanlamalarına) şaşırıyorsan, asıl şaşılacak şey onların: "Biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar (kıyamet gününde) boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır." (Ra'd / 5)
Kur'an-ı Kerim ahireti inkâr eden bazı tipleri de kibirli, katı yürekli olarak tasvir eder. Maddi hazlara düşkün ve bayağı arzularını tatmin için kalbini karartan, kibirli, mütecaviz, merhametsiz, yetimi itip kakan, fakire bizzat yardımcı olmadığı gibi başkaları nezdinde de bu konu için gayret göstermeyen kimse, din gününü; yani ahireti inkâr eder.
Kısa bir dünya hayatından sonra ölümle her şeyin son bulduğunu iddia etmek, insan ruhunu sonu belirsiz bunalımlara sürükler. Düşünen kafa ve duyan gönüllerin bunu kabullenmesi kolay değildir.
"Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar. İşte bunlar, azabı en ağır olanlardır; ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır." (Neml / 4-5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder