Dünya 15. asrın ilk yarısının sonuna yaklaşırken,
Osmanlı tahtına geleceğin
Fatih'i olacak olan
2. Mehmed oturmuştu. Batıda Belgrad burçlarına, doğuda Sivas civarına kadar uzanmış olan Osmanlı Devleti, artık şaha kalkmayı bekliyordu...
1451 yılının haziranında, Osmanlı sarayında adına hutbe okutulan
2. Mehmed, babasının ölümü üzerine tahta geçiyordu. 13. yaşındaki ilk taht denemesinde, özellikle devşirme paşaların kışkırtmaları sonucu en büyük hedefi olarak
İstanbul'u seçmişti. 19 yaşındaki bu genç sultan, Avrupa ve Anadolu'daki
Osmanlı topraklarını, Bin yıllık
Bizans İmparatorluğu'nun tek mirasçısı olarak, evrensel bir
İslam İmparatorluğu halinde ve böyle bir amaca yaraşır yegâne başkent olan İstanbul'un etrafında birleştirmeye çalışacaktı...
İstanbul'un fethi konusunda çok ayrıntıya girmeyeceğim, zira fetih hakkında yazılmış binlerce yazılı metin mevcut. Ancak, bu fetih hakkında doğru düzgün tek bir filmin olmaması, tarihi geçmişimize ne kadar önem verdiğimizi gözler önüne seriyor. Fetih hakkında yapılmış ufak bir videoyu
bu adresten izleyebilirsiniz.
Fatih'in ölümünü izleyen yıllarda
Osmanlı Devleti, gücünün doruğuna ulaşacaktı. Yeni yapılan fetihlerle sınırlar,
Macar topraklarından Arap çöllerine dek uzayacaktı.
2. Beyazid dışta barış yanlısı bir politika izlemeye çalıştı, ancak kapıkullarının artan baskısı yüzünden 1483'te Hersek'i elegeçirdi. Böylece
Kırım ve Balkanlar arasında bağlantı sağlanıyordu.
2.Beyazid,
Tuna'nın önemli kontrol noktalarından olan
Kilya ve Akkerman kalelerini ele geçirerek, Avrupa'nın en önemli nehirlerinden olan Tuna'yı kontrol altına almayı başarıyordu. Aynı zamanda
Mora'daki tüm
Venedik kalelerini Osmanlı boyunduruğu altına alan 2.Beyazid, Osmanlı deniz gücünü
Akdeniz'deki sayılı donanmalardan biri haline getiriyordu.
2.Beyazid'in sakin dış politikası, özellikle askeri mercileri rahatsız etmişti. Doğu Anadolu'da hergün yakalanan Safevi casusları,
Safevi Devleti'nin yakın zamanda Osmanlıya saldıracağını haber veriyordu. Taht, daha cengaver bir sultan istiyordu. Bu,
Yavuz Sultan Selim olacaktı...
Yavuz tahta geçtiğinde, özellikle Anadolu'da birçok isyan devam ediyordu. Yavuz'un zamanı yoktu; tüm bu isyanlar acımasızca bastırıldı. 1514'te
İran seferine çıkan Yavuz Sultan Selim,
Çaldıran Savaşı'nda zor da olsa zafere ulaşıyordu. Ancak bu zafer, ne
İran'ın fethedilmesini ne de
Safevilerin çökmesini sağlayacaktı. Sadece
Azerbaycan, kısa bir süreliğine Osmanlı hakimiyeti altına giriyordu. Sefer dönüşü Anadolu beyliklerinin son uzantıları olan
Dulkadiroğulları ve Ramazanoğullarını yıkan Yavuz, Anadolu'da Türk birliğini sağlıyordu.
1516 yılında
Memlük seferine çıkan Yavuz, bir yıl sonra
İslam halifesi olarak İstanbul'a dönüyordu. Bir asır önce bu hedef uğruna
Ankara Ovası'nda yok olan
Osmanlı Ordusu, şimdi İslamın tek koruyucusu idi...
Osmanlı toprakları, Yavuz saltanatının sonunda,
batıda Tuna'dan doğuda İran'a dek uzanıyordu.
Mezopotamya dışında tüm eski Halifeliğin toprakları, artık Osmanlı hakimiyeti altına girmiş, Avrupa'da birçok şehirde ilk kez islam sancakları dalgalanmıştı. Osmanlı, gücünün doruğundaydı!
Fatih'in kurduğu ve Yavuz'un devam ettirdiği bu devlet nizamı,
Kanuni döneminde zirve yapacaktı. Yavuz'un 8 yıllık kısa saltanatının ardından ölümü, Avrupa'nın tabiri ile "kuzuyu" tahta geçiriyordu;
Kanuni Sultan Süleyman...
Sultan Süleyman tahta geçtiği ilk yıl,
Batı Avrupa hülyası ile
Belgrad seferine çıkıyordu. Büyük dedesi
Fatih'in bile alamadığı bu büyük şehir,
Osmanlı topçusunun muazzam ateş gücü karşısında Kanuni'ye teslim olacaktı. Batı Avrupa'ya giden yol açılmıştı..
Ertesi yıl Akdeniz'deki müslüman-hristiyan rekabeti doruk noktaya ulaşmıştı. Osmanlı donanmasına açılan ateş,
Rodos'un Osmanlı donanması tarafından ilhak edilmesine sebeb olacaktı.
6 yıl sonra
Macaristan seferine çıkan Sultan Süleyman, Avrupa'nın en düzenli ordusunu
Mohaç Savaşı'nda mağlup ederek Budin'e giriyordu. Orta Avrupa'nın kontrolü artık Osmanlı paşalarındaydı. Bu büyük başarı, birçok müslüman savaşçıyı da beraberinde getirecekti. Osmanlıya gönüllü olarak katılan bu askerlerin başında,
Barbaros Hayreddin Paşa geliyordu. 1534 yılında Osmanlı kaptanı deryalığına getirilen
Barbaros, 4 yıl sonra
Preveze baskınında,
Andrea Doria komutasındaki devasa haçlı donanmasını Akdeniz'in dibine yollayarak Osmanlıyı Akdeniz'in tartışmasız tek hakimi yapacaktı..
1534 yılında babasının yarım bıraktığı işi tamamlamak üzre sefere çıkan Kanuni, bilindik bir strateji yüzünden sonuca ulaşamayacaktı. Kafkaslarda
İran şahı ile adeta köşe kapmaca oynayan Süleyman,
Tebriz'i almakla yetinecekti. Ancak dönüş yolunda
Bağdat'ın feth edilmesi, Osmanlıyı İslam alemindeki tek otorite haline getiriyordu...
Sultan Süleyman döneminde Osmanlı en geniş sınırlarına dayanacak; doğal sınırlara ulaşan devlet artık büyümeyi de kesecekti. İlerleyen yıllarda Venedik'ten
Kıbrıs, İspanya'dan da
Tunus alınıyordu. 1590 yılında İran Şahı Abbas'ın Osmanlı egemenliğini kabul etmesi, Türk sancaklarının
Hazar Denizine dek uzanmasını sağlamıştı.
Cezayir'den
Azerbaycan'a,
Azak Denizi'nden
Kızıldeniz'e,
Budin'den
Basra'ya kadar uçsuz bucaksız topraklarda Osmanlı hakimiyeti oluşuyordu. Böylesine ihtişamlı bir imparatorluk ekspresi, 16. asrın sonundan itibaren yavaşlamaya başlayacaktı...
http://www.farklitarih.com/2009/07/osmanl-yukselis-donemi.html